Hayvancılık ve Veteriner Hekimliği tüm Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir elmanın iki yarısı gibidir. Dünyada hayvanların evcilleştirilmesi ile birlikte Veteriner Hekimliği de ortaya çıkmıştır. Başlangıçta insan sağlığı ile de uğraşan ampiriklerin ve büyücülerin işi olan Veteriner Hekimliği 1762 yılında Fransa’nın Lyon kentinde Dünyanın ilk Veteriner Fakültesinin kurulmasıyla birlikte bilim insanlarının eline geçmiştir. Bu fakültenin kurulma gerekçesi hayvancılık ve Veteriner Hekimliği ilişkisinin anlaşılması açısından son derece önemlidir. Çünkü o yıllarda başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa Ülkelerinde büyük bir sığır vebası salgını hüküm sürmekte idi ve sırf bu salgının önlenmesi adına ilk Veteriner Fakültesi açılmıştır.Türkiye’de ise tam seksen yıl sonra İstanbul’da Askeri Veteriner Okulunun açılması ile modern Veteriner Hekimliğinin temeli atılmıştır.
Dünyadaki çoğu ülkeden önce modern Veteriner Hekimliğine geçmiş olan Türkiye ne yazık ki her alanda olduğu gibi hayvan sağlığı alanında da onlardan çok gerilerde kalmıştır. Bu geri bırakılmışlığın başka bir yazının başlığını oluşturacak kadar çok ve çeşitli nedenleri vardır. Bu aşamada, geçmiş konular üzerinde fazlaca durmak yerine Türkiye’de Veteriner Hekimliğinin güncel sorunlarını ve bu sorunlara yönelik çözüm önerilerini ortaya koyup kamuoyunun ve Devlet yetkililerinin bilgilenmesini sağlamanın daha doğru olacağı kanısındayım.
Türkiye’de Veteriner Hekimliğinin en önemli sorunu Veteriner Fakültelerinin sayısının fazlalığıdır. Ülkemiz şu anda otuza ulaşan Veteriner Fakültesi sayısı ile Dünya’da ikinci sıradadır. Fiziki kapasiteleri ve uygulama olanakları yetersiz bu fakültelerden her yıl mezun olan binlerce vasıfsız Veteriner Hekimi ne mesleğimize ne de hayvancılığımıza istenen katkıyı sunabilmektedir. Sorunun çözümü yeni Veteriner Fakültelerinin kesinlikle açılmaması ve özellikle son on yıl içerisinde açılmış olan fakültelerin İl büyüklüğü ve merkezilik gibi kriterler dikkate alınarak birleştirilmesidir. Türkiye’de Veteriner Hekimliğinin diğer önemli bir sorunu da kamu kesiminde çalışan Veteriner Hekimlerin mesleklerini icra edememesi ve aynı sınıfta yer aldığı öteki mesleklere göre özlük haklarının verilmemesidir. Yoğun olarak Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerine istihdam edilen kamu Veteriner Hekimlerinin zaten ihtiyacın üzerinde olan sayıları Targel’in lağvedilmesiyle gelenlerle birlikte daha da artmış, buna karşın asıl mesleklerini yapamadıkları için bilgisayarda kayıt tutmak ve kulak küpesi takmak gibi işlerle uğraşmak durumunda bırakılmışlardır. Bir de üstüne üstlük Devlet Memurları Kanununa göre sağlık sınıfında sayıldıkları halde ve mesleklerini yaparken bulaşıcı hastalık riski taşımalarına rağmen diğer sağlık personeline göre çoğu haktan mahrum edilmişlerdir. Bunlar arasında kamu Veteriner Hekimlerinin çalışırken ve emeklilikte eşdeğeri sağlık personelinden daha az maaş almaları ve fiili hizmet zammından yoksun bırakılmaları sayılabilir. Sorunun çözümü şu anda işlevsiz halde bulunan kamu Veteriner Hekimlerinin mesleklerini uygular hale getirilmesinden geçer. Ülkemizin özellikle hayvancılığı geri kalmış havzalarda uygulanacak hayvan ıslahı, sun’i tohumlama ve koruyucu hekimlik projelerinde kamu Veteriner hekimleri çalıştırılabilir. Ayrıca Devlete bağlı Tarım İşletmelerinde dişi damızlık, besi danası, kaba yem üretimi yaparak yetiştiriciye dağıtmayı amaçlayan projelerde de kamu Veteriner Hekimleri görevlendirilebilir. Ama tüm bunlardan önce kamu Veteriner Hekimlerinin başta maaşları ve fiili hizmet zamları olmak üzere tüm özlük haklarının diğer sağlık personeli seviyesine yükseltilerek üvey evlat olmaktan kurtarılmaları gerekir. Son günlerin Veteriner Hekimliği alanında tartışılan konularından birisi de özellikle Yetiştirici Birliklerinin Bakanlığa dayattıkları bir yönetmelik değişikliğidir. Bu değişiklikle getirilmek istenen şey belli büyüklükteki hayvancılık işletmelerinde kurstan geçmiş lise ve dengi okul mezunlarının da sun’i tohumlama yapabilmesi hususudur. Bir sun’i tohumlama hocası olarak böyle bir konunun Türkiye koşullarında uygulanmasını asla mümkün görmüyorum. Mevcut durumda Veteriner Fakültesi mezunlarını bir de kurstan geçirdiğimiz halde yeterli sonuç alamıyoruz. Çünkü Ülkemizdeki hayvanların çoğu bulaşıcı üreme hastalıklarına yakalanmış durumda. Tohumlanacak hayvanın sağlıklı olup olmadığına da ancak bir Veteriner Hekimi karar verebilir. Bu konu yasal da değildir, çünkü daha önce başka bir meslek grubunun bu bağlamda Bakanlığa yaptığı başvuru Danıştay tarafından reddedilmiştir. Son olarak, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Denetim Yönetmeliğinde yapılan bir değişiklikle sınır kapılarında hayvansal ürünlerin kontrolü yetkisi Veteriner Hekimlerinden alınmak istenmektedir. Bu da yasal olarak mümkün değildir. Çünkü halen yürürlükte olan Uluslararası Cenevre Sözleşmesine göre hayvansal ürünlerin ihracat ve ithalatında Veteriner Hekimi mutlak yetkili kılınmaktadır.
Kuşkusuz her mesleğin kendine özgü sorunları vardır. Esas olan o mesleğe ulusal ve uluslararası yasalarla verilmiş olan hakların ufak çıkar hesapları ve ayak oyunları ile gasp edilmemesidir.