Dünya’da veteriner hekimliğinin geçmişi hayvanların evcilleştirilmesine kadar uzanır. İlk insanlar avlayıp yedikleri hayvanların kemiklerini
etrafa attıklarında, önce bu kemiklere gelen köpekleri, daha sonra da
şimdiki çiftlik hayvanlarını evcilleştirmişlerdir. Atalarımız,
kendilerine uyguladıkları tedavi yöntemlerini evcilleştirdikleri
hayvanlar hastalandığında onlara da uygulayarak yer
yüzünde ilkel manada ilk veteriner hekimliğini başlatmışlardır. Halk hekimliği ya
da büyücülük şeklinde devam eden hayvan sağlığı uygulamaları 1762
yılında Fransa’nın Lyon şehrinde, Dünyanın ilk Veteriner
Fakültesinin açılması ile bilimsel bir hüviyet kazanmıştır. Bu
Fakülteden tam 80 yıl sonra, 1842 yılında İstanbul’da bir Askeri Veteriner Okulu
açılmıştır. İşte 2018 yılının 23 Ekim günü bu okulun ve Türkiye’de veteriner hekimliği yükseköğretiminin başlamasının 176. yıl dönümünü kutladık. Askeri Veteriner Okulu daha sonra açılan Sivil Veteriner Okulu ile 1920
yılında birleşerek Yüksek Veteriner Okulu adını almıştır. Yüksek
Veteriner Okulu 1933 yılında Ankara’da kurulan ve Türkiye’nin İstanbul
Üniversitesinden sonra ikinci yüksek öğretim kurumu olan Yüksek Ziraat
Enstitüsü’ne Veteriner Fakültesi adıyla bağlanmış, 1948 yılında ise
Ankara Üniversitesi bünyesine dahil olmuştur. Bu kısa tarihsel
geçmişten de anlaşılacağı üzere Türkiye’de veteriner hekimliği yüksek
öğretiminin çok köklü bir mazisi vardır. Bu mazi Harbiye, Mülkiye ve
Tıbbiye ile aynı döneme denk gelmektedir. Ankara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi, 1970 yılına kadar tek Fakülte olarak kalmış, daha
sonra Elazığ ve İstanbul Veteriner Fakülteleri açılmıştır. Veteriner
Fakültesi sayısı 1980 Askeri Darbesinden sonra YÖK yani Yüksek Öğretim
Kurulu’nun kurulması ile birlikte hızla artmış, günümüzde otuzu
aşmıştır. Halen YÖK’e bağlı olan ve öğrenci alan yurt içinde 26, yurt dışında 2 olmak üzere toplam 28 veteriner fakültesi mevcuttur. Türkiye, veteriner fakültesi sayısı bakımından Dünya’da Amerika Birleşik Devletleri ve Hindistan’dan sonra üçüncü sıradadır. Türkiye’den çok hayvansal potansiyeli bulunan Almanya’da beş, İsviçre ve Hollanda’da ikişer veteriner fakültesi bulunmaktadır.
Günümüzde Türkiye’deki veteriner hekimliği yükseköğretiminin sorunları sayılamayacak kadar çoktur. Bu sorunların başında veteriner fakültesi sayısının fazlalığı gelmektedir. Yukarıda da değinildiği gibi halen Türkiye’de öğrenci alan 26 veteriner fakültesi bulunmaktadır. Bu veteriner fakültelerinden her yıl 1500-2000 veteriner hekim mezun olmakta ve sayıları otuz binin üzerinde bulunan veteriner hekim ordusuna katılmaktadır. Buna karşılık, hayvancılıkta son günlerde yaşanan sorunlar nedeniyle hayvan sayıları azalmakta, bu da veteriner hekim istihdamını zora sokmaktadır. Hele bir de, veteriner fakültelerinin 80-150 bin dilimindeki puanlarla öğrenci alması ve özellikle yeni açılan fakültelerindeki altyapı eksiklikleri yeni mezun veteriner hekimlerinin kalitesini olumsuz etkilemekte, bundan en büyük zararı da hiç kuşkusuz hayvancılık ve meslek etiği görmektedir. Öte yandan yıllardır çıkacağı söylenen veteriner hekimlikte uzmanlık konusu bir türlü hayata geçirilememekte, ömür boyu eğitim de ne yazık ki yeterince uygulanamamaktadır.
Veteriner hekimliği yükseköğretiminin istenilen düzeye ulaşmasındaki en önemli çözüm yolu Türkiye’deki veteriner fakültelerinin sayılarının azaltılmasıdır. Bunun için de bundan böyle hiçbir yeni veteriner fakültesi açılmamalı, öğrenci almayan fakülteler derhal kapatılmalı, öğrenci alan fakat mezun vermeyen fakülteler ise bölge bazında nispeten gelişmiş fakültelerle birleştirilmelidir. Öte yandan, Avrupa Birliğine akredite olmayan fakültelerin de koşulları iyileştirilerek akredite olmaları sağlanmalıdır. Veteriner hekimliğinde uzmanlık tıpta uzmanlığa benzer biçimde derhal hayata geçirilmeli, meslek içi eğitim programları veteriner hekimleri odaları önderliğinde ve veteriner fakültelerin de katkıları ile yeniden düzenlenmelidir.