Son haftalarda gruplarımızda tartışılan bazı konular hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk değineceğim konu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının “Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği” indeki değişiklik. Bu değişikliğe göre bundan böyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlükleri bünyesindeki şube müdürlüklerinden Hayvan Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlerine artık Veteriner Hekimliği dışındaki meslek mensuplarından, örneğin bir Ziraat Mühendisi ya da bir Su Ürünleri Mühendisi atanabilecek. Bu konuyu gruplarda tartışan meslektaşlarımız değişikliğin kamuda Veteriner Hekimliğinin sonu olacağını ileri sürüyorlar. Kanımca Türkiye’de Kamu Veteriner Hekimliğinin idam fermanı 1980 li yılların ortalarında reorganizasyon adı verilen ucube bir değişiklikle yazıldı. Bu dönemde sadece Türkiye’de hayvan sağlığı ve yetiştiriciliğinin, gıda güvenliğinin tek temsilcisi olan Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü lağv edilmekle kalmadı, aynı zamanda Zirai Mücadele ve Toprak Su gibi zirai alanda çok büyük başarılara imza atmış olan genel müdürlükler de bir bir ortadan kaldırıldı ve yerlerine ne idiğü belirsiz yeni genel müdürlükler kuruldu. Ayrıca, İl Teşkilatında da güya yıllardır biribiriyle çekişen iki mesleği bir araya getirmek adına Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri oluşturuldu. Hadi neyse İl Müdürlükleri bünyesinde Veteriner Hekimlerinin başında bulunduğu Hayvan Sağlığı Şube Müdürlükleri kuruldu ama ilçede hayvan sağlığı ağırlıklı İlçe Müdürlüklerinin çoğunun başına Ziraat Mühendisleri getirildi, hatta Ziraat Mühendisi Müdürler İlçenin hayvan sağlığı ile ilgili komisyonlarına katılmakla kalmadılar aynı zamanda bir Veteriner Hekimin vermesi mutlak zorunlu olan Veteriner Sağlık Raporunun altına imza bile attılar. Tüm bu haksızlıklara karşı ya sesimiz gür çıkmadı ya da çıksa bile gerekli yankıyı doğuramadı. Son dönemde ise Avrupa Birliği mevzuatına uysun diye Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın idari yapısı bir kez daha değiştirildi ve yeni genel müdürlükler kuruldu. Bu arada üretici ve tüketici olarak Türkiye nufusunun tümünü yakından ilgilendiren ve sayıları günümüzde 150 milyonu geçen memeli ve kanatlı hayvan sağlığına bağımsız bir genel müdürlük bile çok görülürken, halkımızın büyük çoğunluğunun yemediği ve denizlerimizde artık kalmayan balıklar için bağımsız bir genel müdürlük kuruldu. Şimdi de bu son değişiklikle merkezde hayvan sağlığı örgütünün başına Veteriner Hekimini bile layık görmüyorlar. Şunu çok merak ediyorum, acaba başka bir bakanlığın merkez ve taşra örgütü bu kadar sık değişikliğe uğramış mıdır? Kamu Veteriner Hekimi artık tedavi, koruyucu aşılama, otopsi, sun’i tohumlama gibi mesleki işleri tümüyle terketmiş ya bütün gün bilgisayar başında hayvanların giriş çıkışını yapıyor, ya da sığıra, koyuna küpe takmakla uğraşıyor. Yetkilendirilmiş Veteriner Hekimi diye ne olduğu belirsiz bir ünvanla da özel mezbahalara gidip sadece kesimleri gözetliyor, kesilen hayvan küpeli mi değil mi diye bakıyor, itiraz ettiğinde de kimi zaman dayak yiyor. Bakanlığın adını üç kez değiştirdiler. Avrupa Birliğinin dayatması ile Merkez Birimleri kaç kez değişti bilen yok. Biz de bu değişiklikle hayvan sağlığının başına başka mesleklerden insanlar gelirse halimiz ne olacak diye düşünüp duruyoruz. Arkadaşlar, koskoca Bakanlığın başında, evrak memurluğundan başlayıp teşkilatın hemen her kuruluşunda çalışan ve on yıldır da Bakanlık yapan bir meslektaşımız yok mu? Kendimize bir soralım bakalım, Sayın Eker Bakan olduğundan beri mesleğimiz kamuda ileri mi gitti yoksa geride mi kaldı? Hemen herkesin geride kaldı dediğini duyar gibiyim. Lafı fazla uzatmadan hepimizin iyi bildiği bu konuları başka bir boyuta taşımak istiyorum. Yalnız sakın ola bu konuya 70 li yılların söylemleriyle ideolojik olarak baktığım sanılmasın. Şahsi düşünceme göre başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği olmak üzere Dünyanın emperyal güçleri geçmişte Somali örneğinde somutlaştığı biçimde Ülkeleri boyundurukları altına almak için önce onların doğal kaynaklarını ya ellerinden alıyor ya da üretimlerini çökertiyorlar. Bugün en önemli doğal kaynaklar ham petrol ve gıda. Çünkü Dünyada hem petrol rezervleri hem de ekilebilen arazi miktarı azalıyor. İleride içme suyu da büyük bir stratejik madde haline gelecek ama şimdilik bu alana fazla girmiyorlar. Petrol ile ilgili operasyonlarını hepimizin bildiği gibi Orta Doğuda ve Ön Asyada yapıyorlar ama Türkiye’de petrol olmadığı için de bizim bitkisel ve hayvansal gıda üretimimize göz dikmiş durumdalar. Nihai hedefleri Ülkemizdeki bitkisel ve hayvansal üretimi çökertmek. Bunun tek yolunun ise Ülkede bitkisel ve hayvansal üretim politikalarının yürütüldüğü Devlet kurumlarını işlevsiz hale getirmek olduğunu çok iyi biliyorlar. Böylece bitkisel ve hayvansal üretim bakımından güçsüzleşecek Ülkemize yıllardır olduğu gibi kısır bitki tohumlarını ve ıskarta hayvanlarını satmak istiyorlar. Allahtan son dönemde hayvan ithalatına kısıtlamalar getirildi de bu emellerini tam gerçekleştiremediler. Ama merak etmeyin böyle giderse en kısa zamanda hayvan ithalatı kapıları tekrar ardına kadar açılabilir. Bu konuyu fazla uzatmadan sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki Veteriner Hekimliği artık Devlette yani kamu sektöründe tamamen bitmiştir. Meslek örgütleri ve kişiler olarak yapmamız gereken her değişiklikte sesimizi cılız olarak çıkarmak yerine ortak ve gür bir sesle Hükümete, yürürlüğü halen devam etmekte olan Uluslararası Cenevre Sözleşmesinin emredici hükmünü yerine getirerek hayvan sağlığını, hayvan refahını, gıda güvenliğini içerecek bağımsız bir Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün kurulması talebimizi haykırmaktır. Bunun için de yaklaşan genel seçimler bizim için büyük bir fırsat olabilir. Koşulları uygun ne kadar çok meslektaşımız aday olup Meclise girerse sorunlarımız da o kadar çabuk çözüleceğine inanıyorum.
Gruplarımızda tartışılan diğer bir konu da ne yazık ki mesleğimizin adı. Gelişmiş ülkeler Mars’a insan göndermeye çalışırken biz yaklaşık seksen yıl sonra bile hala mesleğimizin ismini tartışıyoruz. Aslında daha önce baytar olarak anılan mesleğimize veteriner hekim adı verilmesi yanlıştı demiyorum ama biraz daha düşünülseydi iyi olurmuş. En başta, büyük çoğunluğunu hayvan yetiştiricilerinin oluşturduğu ve bizim de tek muhatabımız olan köylülerimiz telaffuzu zor bu yabancı sözcüğe bugün bile alışamamışlardır. Bizim meslektaşlarımızın önemli bir bölümü ise halen meslekleri sorulduğunda “veterinerim” demektedirler. Televizyondaki milyonlarca kişinin izlediği bir evlenme programına katılan meslektaşımızın adı Veteriner Özer olarak kalmıştır. Tabii bu konuda bilimsel yayınları esas almak gerekir. Yard.Doç.Dr Atilla Özgür’ün “ Veteriner Hekim Terimi Üzerinde Tarihi Bir Araştırma “ başlıklı makalesinde Veteriner Hekim teriminin 1937 yılından beri resmi olarak kullanıldığı belirtilmektedir. Ayrıca yazara göre tüm batı dillerinin kökeni olan latincede koşu ve yük hayvanları anlamında “veterinus”, koşu ve yük hayvanlarına ait anlamında “veterinarius” kullanılmaktadır. Yazar çalışmasında “veterinarius” teriminin latincede koşu ve yük hayvanlarına ait sanat anlamına gelen “veterinarius ars” terimindeki “ars” sözcüğünün düşmesi sonucu meydana geldiğini ileri sürmektedir. Bu bilimsel verilere göre ingilizcedeki veterinary ve oradan değişerek bizim dilimize geçen veteriner sözcüğü latincedeki veterinarius yani hayvana ait anlamındaki sözcükten köken almaktadır. Bu durumda bizim mesleğimizin ünvanı veteriner değil, veteriner hekim değil, tıpkı diş hekimi, insan hekimi gibi hayvan hekimi anlamına gelen “ Veteriner Hekimi “ dir. Ben de son yazılarımda bu terimi kullanmaktayım. Bu konuda Sayın Atilla Özgür ile farklı düşünüyoruz ama naçizane bu benim görüşüm ve tartışmaya da açık bir olgu. Yalnız tüm meslektaşlarımdan ricam mesleğimizi söylerken hekim sözcüğünü mutlaka kullanmalarıdır. Saygılarımla,