Hükümet, koyunculuğu geliştirmek, köyden kente göçü önlemek,
kente göçenlerin tekrar köylerine dönmesini özendirmek ve kırmızı et
açığını gidermek için büyük bir projeyi başlatmış bulunmaktadır. Bu
projeye göre belli kriterleri taşıyan, özellikle de kentten köye
dönmek isteyen kişilere 300 adet koyun vermeyi, bu koyunların yem, ilaç
ve veteriner masraflarını karşılamayı, koyunları dağıtacağı kişilere
asgari ücret düzeyinde maaş vermeyi ve sosyal güvenlikten
yararlandırmayı, buna karşılık bu koyunlardan her yıl doğacak kuzuları
satın almayı taahhüt etmektedir. Bu proje bir nevi yıllardır et
tavukçuluğunda uygulanan sözleşmeli yetiştiricilik sistemine
benzemektedir. Bu sistemde firmalar yetiştiriciye civcivini, yemini,
ilacını, aşısını ve veteriner hizmetlerini vermekte buna karşın kesim
ağırlığına gelmiş etlik piliçlerini piyasa fiyatı ile almakta ve
sonunda bir mahsup yaparak yetiştiricinin belli bir gelir elde
etmesini sağlamaktadır. Ancak et tavukçuluğunda yıllardır başarı ile
uygulanan bu sistem çeşitli nedenlerden dolayı koyunculuğa
uyarlanamaz. Tavukçulukta başlangıç materyali olan civcivi üretmek
kolaydır. Sonuçta civciv kuluçkadan çıkmaktadır. Ancak koyunculukta
ana materyali oluşturacak koyunları Yurt içinden temin etmek çok
zordur. Örneğin bu projeden on bin yetiştiricinin yararlanacağını ve her
birine 300 koyun verileceğini varsayalım. Dağıtılacak koyun sayısı 3
milyon eder ki bu kadar anaç ve kaliteli koyunu Türkiye içinden bulmak
mümkün değildir. Diyelim ki bulduk, bu koyunlar başka
yetiştiricilerden alınacağı için Türkiye’nin koyun sayısını artırmak
mümkün olmayacaktır. Bir yandan da koyunların Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğü (TİGEM)’ den temin edileceği söylenmektedir. Tigem’in elinde
olsa olsa 100.000 koyun vardır ki tümü dağıtılacak olsa 300
yetiştiriciye ancak yeter. Şimdiden söyleyelim, eğer bu projede ısrar
edilirse mutlaka Yurt dışından koyun ithal etmek zorunda kalınacaktır.
Kaldı ki, yetiştiriciye hayvan dağıtmak uygulaması geçmişte de
denenmiş fakat başarılı olamamıştır. Koyunlar ya kısır kalmışlar ya da
hastalıklara yakalanıp ölmüşlerdir.
Başlangıçta kulağa hoş gelen ve yetiştiricide yeni bir
umut uyandıran bu projenin Türkiye’de koyunculuğun kronikleşmiş
sorunları dikkate alındığında beklenenin aksine başarısız olacağı
şimdiden bellidir. Koyunculuğun günümüzdeki kronikleşmiş sorunları
nelerdir? En başta koyunculuk çok zor ve getirisi düşük bir
hayvancılık dalı olduğu için gençler yapmak istememekte, çareyi
kentlerin varoşlarına yerleşip asgari ücretle de olsa sosyal güvencesi
olan bir iş bulup çalışmada aramaktadırlar. Ayrıca televizyonlardan ya
da ziyaret ettiklerinde gördükleri şehir yaşamı ile köy yaşamı
birbirinden tümüyle farklı olduğu için özellikle genç kızlar köyde
kalmak istememekte, köyden birisi evlenmeyi arzu etmemektedirler.
Diğer önemli bir sorun da meraların durumudur. Bir mera hayvancılığı
olan koyunculuk ne yazıktır ki meraların çeşitli nedenlerle bozulması
nedeniyle ağılda kesif yeme dayalı olarak yapılmak zorunda kalınmakta,
bu da maliyeti yükselterek zaten düşük olan karlılığı azaltmaktadır.
Gördüğüm kadarıyla da meraların ıslahı mümkün değildir. Koyunları
otlayacağı yaylakların ise ne yazık ki doğru dürüst ne yolu, ne
elektriği, ne de suyu vardır. İşin zorluğu, sosyal güvencenin
olmayışı ve can güvenliğinin bulunmayışı nedeniyle insanlar çobanlık
yapmak istememektedir. Koyunların yünü ve sütü para etmemekte,
karlılık sadece kuzu satışlarından elde edilmektedir. Koyun ve kuzu
eti halk tarafından fazla rağbet görmediği için de değer fiyatına
satılamamaktadır. Bu sorunları da daha da çoğaltmak mümkündür.
Köylerdeki sosyal yaşam şehirler düzeyine getirilmedikçe, mera ve
çoban sorunu halledilmedikçe, koyun ürünleri değeri fiyatına
satılmadıkça ve koyun ürünlerine karşı halkın rağbeti artmadıkça
istenildiği kadar yetiştiriciye koyun dağıtılsın başarılı bir sonuç
alınamayacaktır.
Pekiyi, çözüm nedir. Devlet tüm bu açıklamalara karşın koyun
dağıtımında ısrarcı olursa önce ipotek sorununu çözmeli, sonra da
Ziraat Bankası kredisine sıfır faiz uygulamalıdır. Dağıtılacak
koyunlar mutlaka Yurt içinden sağlanmalı, ithalata kesinlikle baş
vurulmamalıdır. Yapılacak ithalat koyunculuğun büsbütün gerilemesine
neden olacaktır. Son tahlilde ise her yetiştiriciye 300 koyun vermek
yerine örneğin 10 yetiştiricinin oluşturduğu birlikteliğe 3000 koyun
verilmeli ve uygun meralar bu yetiştiricilerin kullanımına tahsis
edilerek koyunların mera yakınında kurulacak barınaklarda bakılması
sağlanmalıdır. Tarım İlçe Müdürlüklerinin sağlayacağı teknik, tohum ve
eleman desteği ile tahsis edilmiş meralar bizzat yetiştiriciler
tarafından ıslah edilmeli ve elektrikli tellerle çevrilecek meralarda
münavebeli otlatma ile koyunlar beslenmelidir. Böylece çoban sorunu da
büyük ölçüde ortadan kalkacak ve birlikteliğe mensup yetiştiriciler de
münavebe ile işin başında duracakları için kendilerine de zaman
ayırabileceklerdir. Yapılacak diğer bir iş de, herkese 300 koyun
verilmesi yerine bizzat köyde yaşayıp inatla koyunculuğa devam eden
yetiştiricilere 100 den az olmamak koşuluyla kaliteli koyunlar
verilerek sürülerini büyütmelerinin sağlanmasıdır