Son on yıl içerisinde devlet ve Avrupa Birliği kanalıyla yetiştiricilere sağlanan teşvik, destek, hibe, sıfır faizli kredi, damızlık hayvan gibi olanaklar yaşamında hiç hayvancılık yapmamış kişilerin bile iştahlarını kabarttı ve bu alana girmelerine neden oldu. Belli bir öz sermayesi bulunan doktor, mühendis, avukat gibi meslek mensupları hem bu sermayelerini değerlendirmek hem de verilen bu desteklerden yararlanmak amacıyla orta ve büyük ölçekli süt ve besi sığırcılığı işletmeleri kurdular. Ancak, çoğunun evdeki hesabı çarşıya uymadı ve gerek iş bilmezlikten gerek kimi hibe programlarının dayattığı barınak projelerinin pahalılığından gerekse kaba yem üretilecek tarım arazisinin bulunmayışından dolayı hayalleri suya düştü ve başarılı olamadılar. Böylece hem bu kişiler öz sermayelerini yitirdiler hem de devletin verdiği teşvik ve destekler boşa gitti. Ayrıca da bu teşvik ve destekleri almaları gerekirken alamayan gerçek yetiştiricilere de yazık oldu.
Bu yazı dizisinde barınak kurulması ve hayvan alımından başlayarak özellikle bir süt sığırcılığı işletmesinin çeşitli faaliyetlerinde uyması gereken bilimsel kurallarla ilgili önerilerde bulunmak istiyorum. İlk bölümde barınak kurulumu ve hayvan alımı konularına değinilecektir.
Bir süt sığırcılığı işletmesi kuracak kişinin öncelikle hayvancılık konusunda asgari bilgilere sahip olması gerekir. Ayrıca girişimci banka kredisinden çok kendi öz sermayesine güvenmelidir. Girişimci işletmeyi kurduktan sonra yönetimi profesyonellere bırakıp başka işlerle uğraşmamalı, günde en azından 3-4 saatini işletmesinde hayvanlarının başında geçirmelidir. Girişimci eğer kaba yemini üretecek tarım arazisine ve ekipmana sahip değilse hayvancılığa hiç girmemelidir. Hayvancılık yapılacak yer ana ulaşım yollarına ve kaba yemin temin edileceği ya da sütün pazarlanacağı tesislere yakın olmalıdır.
Bir süt sığırcılığı işletmesi kurmak isteyen girişimcinin yapacağı ilk iş uygun bir barınak inşa etmek olmalıdır. Bu konuda dikkat edilecek ilk husus barınağın ucuza inşa edilmesi ve içerisine konulacak hayvanların konforunu sağlayacak koşulları taşımasıdır. Uygun koşulları taşıyan ancak ucuza mal edilen barınaktan yapılacak tasarruf ile hayvan satın almak daha karlı olacaktır. Çok çeşitli hayvan barınakları vardır. Bu barınakların yapısı yapılacak hayvancılığın türüne ve kurulacağı yerin iklim koşullarına göre değişiklik gösterir. Ülkemizin çoğu bölgesinde süt sığırcılığı yapmak için açık barınaklar daha uygundur. Sadece kışın çok soğuk geçtiği kimi bölgelerde yarı açık ya da kapalı barınaklar tercih edilebilir. Açık barınakların özelliği yanlarının açık üstünün kapalı olmasıdır. Betonun kullanılmadığı bu barınaklarda duvar da yoktur. Gerektiğinde barınağın yan tarafları açılır kapanır bir perde ile örtülebilir. Bu tür barınaklarda hayvanlar serbest olarak dolaşmalıdır. Bu barınaklarda her hayvana özgü yatma yerleri bulunmalıdır. Bu yerlerde altlık çok önemlidir. Kuru ve temiz olmak koşuluyla ekonomik olan her altlık kullanılabilir. Önemli olan yatma yerinin hayvanın boyutlarına uygun olması ve onu rahat ettirecek koşulları taşımasıdır. Yatma yerleri yemlik ve suluklara yakın olmalıdır. Barınakların yüz ölçümü içerisinde bulunacak hayvan sayısına göre hesaplanmalıdır.
Barınak inşa edilip ruhsatı alındıktan sonra yapılacak iş içerisine hayvan koymaktır. Kurulacak süt sığırcılığı işletmesi eğer süt ürünleri üreten fabrikalara yakınsa mutlaka sütçü karakteri üstün olan ırklardan hayvanlar satın alınmalıdır. Günümüzde bu tür işletmelere en uygun ırk Siyah-Beyaz Alaca yani Holştayn ırkıdır. Bu ırktan hayvanlar ham ya da gebe düve olarak Türkiye’deki hastalıklardan ari damızlıkçı işletmelerden sağlanabileceği gibi yurt dışından da ithal edilebilir. Ancak işletmeye konulacak düveler mutlaka pedigrili olmalı ve gerekli aşılarının yapıldığı ya da hastalıklı olmadıklarına dair sağlık belgesine sahip olmalıdır. Son zamanlarda kırmızı et açığı nedeniyle kimi süt sığırı yetiştiricileri ya saf Simental beslemekte ya da ellerindeki Holştayn düveleri ve inekleri Simental boğaların spermaları ile tohumlatarak genetik olarak ne olduğu belirsiz buzağılar elde etmektedirler. Bu son derece yanlış bir uygulamadır. Çünkü bu suretle işletmenin genetik yapısı bozulmakta ve ileriye dönük olarak süt üretiminin azalması sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, bir süt sığırcılığı işletmesi yönünü sadece süt üretimine çevirmelidir. Bir ineğin süt verimi arttıkça süt maliyetinin düştüğü gerçeği unutulmamalıdır. Bilimsel verilere göre günlük otuz litrenin altındaki süt üretimi karlı olmamaktadır.