Koyun Türkler için çok önemlidir. Kimi tarihçiler Orta Asya’dan göçü başlatan nedenin koyunların otladığı meraların kuruması olduğunu ileri sürmektedirler. Türkler göç sırasında koyun sürülerini de beraberlerinde getirmişlerdir. Koyunun Türk edebiyatında ve halk kültüründe çok önemli bir yeri vardır. Merinos koyununun ortaya çıkış yeri Anadolu’dur. Koyun yüzyıllar boyu Türk insanının geçiminde ve beslenmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Ne var ki, 1980 li yılların başından itibaren koyunculuk Türkiye’de eski önemini kaybetmeye başlamıştır. Koyun etinin anlaşılmaz bazı nedenlerle insanlar tarafından az tüketilmesi, suni elyafın yapağının yerini alması, koyun sütünün değer fiyata satılamaması, meraların alan ve nitelik olarak azalması gibi nedenler koyunculuğun gerilemesine yol açmıştır. Bugün gelinen noktada Türkiye’de 38.5 milyon baş koyun bulunmaktadır. Devlet Tarım ve Orman Şurası Eylem Planında koyun sayısının artırılacağını ve bu amaçla da 2020 yılında sürüye dahil olacak her dişi damızlık başına 100 TL verileceği açıklamıştır. Geçmişte devreye sokulan köye dönüş ve 300 koyun projeleri de ne yazık ki amacına ulaşamamıştır. Bugün koyunculuğun sorunlarına baktığımızda en başta genç kesimin köylerini terk etmesinin ve koyunculuğu bırakmasının geldiğini görmekteyiz. Ancak son zamanlarda göreceli de olsa koyunculukta bir gelişmenin olduğunu gözlemekteyiz. Bunun da nedeni süt sığırcılığında ki krizdir. Girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle süt sığırcılığından kar edemeyen üreticilerin bir bölümü ineklerini kestirerek mevcut ahırlarını da boş bırakmamak adına koyunculuğa yönelmektedirler. Bir inekten elde ettikleri para ile yaklaşık on adet damızlık koyun alabilmektedir. Hele meraları da varsa yem maliyetleri düşük olduğundan kar oranları süt sığırcılığına nazaran daha çok olmaktadır. Devletin damızlık koyun başına verdiği 100 TL lik destek ve kuzu karkas fiyatlarının yüksekliği de bu konuda etkili olmuştur. Ancak damızlık dişi koyun bulmak büyük bir sorundur. Halk elindeki ıslah projelerinden yeterli sayıda damızlık desteği gelmemektedir. Damızlık sıkıntısının önemli bir nedeni de karkas eti fiyatlarının yüksekliği nedeniyle dişi kuzuların bile kesime gönderilmesidir. Koyun ırkları konusunda da kimi sorunlar vardır. Türkiye’ye son on yıl içerisinde çeşitli ırklardan çok sayıda ithal koyun girmiştir. Ne var ki, bu koyunların bir bölümü uyumsuzluk nedeniyle ya istenilen verimi verememişler ya da ölmüşlerdir. İthal koyunlardan çoğunun da bilinçsiz yapılan melezlemelerden dolayı nitelikleri bozulmuştur. Oysa Türkiye’de Cumhuriyetten sonra yapılan koyun ıslah çalışmaları sonucu elde edilen Karacabey ve Anadolu Merinosları tam da bugünün ihtiyaçlarına cevap verecek ırklardır. Ne yazık ki bu ırklar zaman içerisinde bozulmuşlar ve sayıları günümüzde bir hayli azalmıştır. Anılan ırklar et verimlerinin ve ikizlik oranlarının yüksekliği nedeniyle yetiştirmeye uygundur. Çünkü günümüzde süt para etmediğinden koyunlar sağılmamakta sadece kuzularını beslemektedirler. Devletin sayı artırımından önce Türkiye koşullarına uygun Karacabey ve Anadolu Merinoslarının ıslahına öncelik vermesi gerekir.

Koyunculuğun günümüzdeki önemli bir sorunu da mera alanlarının azalması ve niteliklerinin bozulmasıdır. Ancak burada da bölgeler arasında bir çelişki bulunmaktadır. Bazı bölgelerde sürü sayısı az, mera alanı fazladır. Bazı bölgelerde ise durum tam tersinedir. Bu duruma mutlaka bir çözüm bulunmalı ve boş olan meraların herkesin kullanımına açılmalıdır. Tarım ve Orman Şurası Eylem Planında köy tüzel kişiliklerinin yeniden verileceği kararı meraların korunması adına yararlı olacaktır. Ancak orman idaresinin meraları orman alanlarına çevirme çalışmasından mutlaka vaz geçmesi gerekir. Koyunculuğun diğer bir sorunu da örgütlerin üreticiye hizmette eksik kalmasıdır. Geçmişte koyunların küpelenmesi ve desteklerin dağıtımı amacıyla kurulan Koyun Keçi Yetiştirme Birlikleri asıl amaçları olan ucuz girdi temini, üretici eğitimi, ırk ıslahı, kaliteli damızlık temini, ürün pazarlaması gibi işleri bir yana bırakıp sadece günlük işlerle uğraşmaktadırlar. Seçimlerde tüm üyelerin değil de sadece yüklü bir aidatı yatırıp asil üye olan üreticilerin oy kullanması da örgütün demokratik olmadığını göstermektedir. Birlik yasası değiştirilerek tüm üyelerin seçimlerde oy kullanmasının sağlanması ve örgütün yukarıda saydığım işlevlerini yerine getirmesi şartlarının oluşturulması şarttır.

Yetiştiricilerin ve çobanların eğitim eksikliği koyunlardan yeterli düzeyde verimin alınmasını engellemektedir. Çoğu üreticiler ve çobanlar hala dededen babadan kalma usullerle koyunculuk yapmaktadırlar. Bugün sadece koyunları merada ve ağılda iyi beslemekle ikizlik oranları artırılabilmektedir. Hele sıfat sezonunda çiftleşecek koyunların flushing de denilen proteinden zengin tane yemlerle beslenmesi yöntemi hem gebe kalma hem de ikizlik oranlarını yükseltmektedir. Öte yandan. hormon emdirilmiş sünger ve ilave hormon enjeksiyonu suretiyle koyunlarda kızgınlık toplulaştırılabilmektedir. Böylece normal sıfat sezonu dışında da gebelik sağlanarak iki yılda üç kuzu almak mümkün olmaktadır. Bir de kuzular birkaç gün içinde doğacaklarından bir örnek olmakta ve pazarlamaları kolaylaşmaktadır.

Pekiyi de koyunculuktan daha fazla kar etmek için yetiştiriciler ne yapmalıdır? Her şeyden önce ıslah edilmiş ırkları kullanmak suretiyle kuzu ve karkas et verimlerini artırmalıdırlar. İkincisi, koyun ve kuzuların programlı aşıları mutlaka zamanında yaptırılmalıdır. En önemlisi de kuzular ufakken öldürülmemelidir. Türkiye’de kuzu ölümleri ne yazık ki çok fazladır. Bunun için de yeni doğan kuzulara ağız sütü mutlaka verilmeli, göbek bakımları usulüne uygun olarak yapılmalıdır. Bu önlemleri aldıkları taktirde üreticiler koyunculuktan kar edecekler ve üretimin sürekliliğini sağlayabileceklerdir.