HAYVANCILIKTA YENİ BİR MODEL “ULUSAL ÜRÜN KOMİTELERİ”

(Performans Dergisi ,Ocak 1999,Sayı:8)

Tarihi insanlık tarihi kadar olan hayvancılık,üstüne sektör mü yoksa alt sektör mü tartışmaları yapıladursun günümüzde gittikçe büyüyen bir üretim alanı haline dönmüştür.Ben olaya sektörel açıdan değil globalleşen dünyada yeni oluşan güç dengeleri açısından bakmayı yeğleyenlerdenim.Çünkü,besin değeri en yüksek gıda maddelerinin başında yer alan hayvansal ürünler nüfusu hızla artan günümüz dünyasında geleceğin en stratejik maddeleri olarak sayılmaktadır.
Böylesine büyük önemine karşın,nedendir bilinmez kimi ön yargılı çevreler hayvansal üretimi tarımın bir alt sektörüymüş gibi daraltmaya hatta küçültmeye çalışmaktadır.Oysa olaya üretim araçlarının yapısı ve nitelikleri açısından bakıldığında gıda maddeleri bağlamında biri hayvansal üretim diğeri de bitkisel üretim olmak üzere iki alandan söz edilebilir.Her ne kadar ısrarla tarımın alt sektörleri olarak gösterilmeye çalışılsa da bu iki üretim alanı birbirinden tamamen farklı yapısal özellikler taşırlar.Bu farklılığı betimleyen bir tek bile çarpıcı örnek vermek gerekirse bitkisel üretim(seracılık hariç)tümüyle iklim ve doğa koşullarına bağlı iken hayvansal üretim bunların hiçbirinden etkilenmez.Öte yandan,hayvansal üretimde süreklilik söz konusu iken bitkisel üretim dönemseldir.
Hayvansal üretim ile bitkisel üretim arasındaki farklılığı bu şekilde belirttikten sonra yine kimi çevrelerce iddia edilen “hayvancılığın tek meslekli mi yoksa multi- disipliner mi olduğu”ve “hayvancılık politikalarının kalıcı mı yoksa güncel mi olması gerektiği”gibi konulardaki görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Hayvancılık doğası gereği multi -disipliner yani çok yönlü çok meslekli bir uğraştır.bunları bir omurgayı oluşturan farklı omurlara benzetebiliriz.Tümü bir araya geldiğinde ancak işlevsellik kazanabilirler.Hayvancılığı ilgilendiren mesleki kesimleri saymamız gerekirse yetiştiriciler(üreticiler),meslek mensupları(veteriner hekimler ve veteriner sağlık teknisyenleri,ziraat mühendisleri ve ziraat teknisyenleri,biyologlar,biyoteknologlar,genetikçiler,eczacılar,işletmeciler,pazarlamacılar,çevre ve endüstri mühendisleri),parakendeci kasaplar,toptancı kasaplar(celepler),besiciler,dericiler,sakatatçılar,yem sanayicileri,ithalatçılar,ihracatçılar,ilaç-aşı üreticileri,alet-ekipman üreticeleri,balıkçılar,tavukçular,mamacılar,sivil toplum örgütleri(Veteriner Hekimleri Birliği,Ziraat Mühendisleri Odası,Veteriner Sağlık Teknisyenleri Derneği,Ziraatçılar Derneği,Türkiye Ziraat Odaları Birliği,Set-Bir,Besd-Bir,Damızlık Yetiştiricileri Birliği,Holştayn Yetiştiriciler Birliği,çeşitli meslek odaları) zikredilebilir.
Öte yandan,sık sık hayvancılığın ilkeleri önceden saptanmış kalıcı politikaları olmadığından yakınılır ve bu amaçla da iki ya da dört yılda bir Tarım Şurası,Hayvancılık Kongresi gibi değişik isimlerle çoğu zaman yukarıda saydığım multi-disipliner yapıyı gözardı eden,en azından anılan mesleklerin bir bölümünü yok sayan toplantılar düzenlenir.Hatta bunların bazıları ya dar politik amaçlarla en ilgici de son hayvancılık kongresinde olduğu gibi sırf Cumhurbaşkanı istediği için yapılır.Ne var ki anılan toplantılarda alınan kararların,saptanan sözde politikaların hemen tümü toplantı sonrası çıkarılan cicili bicili kitapçıkların sayfalarında kalır,ne doğru dürüst kimse okur,ne takip edilir ne de uygulanır.Oysa ki,ekonomik olguların dünyada olsun,Türkiye’de olsun her an değişebildiği günümüzde kaderi tümüyle ekonomiye ve para piyasalarına bağlı hayvancılıkta da kalıcı politikalar saptamak kanımca olanak dışıdır.
Belki biraz yadırganacak ama bugün Türkiye’de sanıldığının aksine hayvancılık Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının inhisarında değildir.Hayvancılığın kaderi Devlet Planlama Teşkilatı,Hazine Müsteşarlığı,Dış Ticaret Müsteşarlığı,Merkez Bankası,Özeleştirme İdaresi hatta ne gariptir ki Toplu Konut İdaresinin elindedir.Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı sadece bu kuruluşların aldığı kararları uygulayan bir merciidir.Bir örnek vermek gerekirse Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının geçenlerde hazırladığı ve kamuoyuna açıkladığı 42 trilyonluk Hayvancılığı Geliştirme Projesi sırf Hazine para vermediği için uygulanamadı.
Bu değerlendirmelerin ardından yukarıda sözünü ettiğim hayvancılığın “multi-disipliner yapısı” ve “değişen ekonomik koşullara uyumu” ya da başka bir deyişle “güncel politikalarının saptanması” konularında uzunca bir süredir oluşturduğum bir çözüm projemi her zaman olduğu gibi ille de doğruluk iddiası taşımadan sizlere aktarmak istiyorum.
Projemin başlığı”Ulusal Ürün Komiteleri” dir.Bu projenin özünü hayvancılığın her türlü sorununun yukarıda saydığım mesleklerin,kamu kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden oluşan”Ulusal Ürün Komiteleri” tarafından irdelenmesi,tartışılması ve saptanan çözüm önerilerinin yerine getirilmek üzere koordinatör kuruluş olan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bildirilmesi hususu oluşturur.Ulusal Ürün Komiteleri adı üstünde her hayvansal ürün grubu için ayrı ayrı düzenlenmelidir.Sıralamak gerekirse”Kırmızı et ve ürünleri”,”beyaz et ve yumurta”,”süt ve ürünleri”,”balıkçılık ve su ürünleri”,”deri ve sakatat” gibi hayvansal ürünlerle ilgili komiteler sayılabilir.Koordinatör kuruluş olan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı bu komitelere ofis ve sekreterya hizmetlarinin yürütüleceği,toplantılarının yapılacağı fiziki alanlar sağlar,bütçesinde bu komitelerin masraflarını karşılamak üzere pay ayırır.Bu komiteler periyodik ya da gerektiğinde olağan üstü toplanarak temel hayvansal ürünlerle ilgili kararlar alırlar,tavsiyelerde bulunurlar.Ayrıca,her ürün ile ilgili mevcut durumu belirleyen istatistiksel envanterler çıkarmak,enformasyon teknolojilerini kullanarak yurt dışı bilgi kaynaklarına ulaşmak,yurt içindeki üniversiteler ve kamu kuruluşları ile bilgi alış verişinde bulunmak,hayvancılık konusunda üretilen tüm yurt içi ve yurt dışı kitap,dergi,bilimsel yayın kaynakları derlemek komitelerin görevleri arasında sayılabilir.
Yıllardır birike birike kronikleşen sorunlar her ne kadar hayvancılığı günümüzde içinden çıkılmaz bir duruma getirmişse de bence birey ve kurum olarak hepimize düşen en öncelikli görev elden geldiğince çözüm önerileri üretip,bir şekilde kamu oyuna yansıtmak olsa gerektir.