Türkiye’de hayvancılığın geçmişine bakıldığında kimi sorunların özellikle son otuz yılda giderek kötüleştiğini ve hatta günümüzde çözümlenemez bir hale geldiğini görmekteyiz. Bunda, anılan süreçte Türkiye’de uygulanan neoliberal politikaların rolü büyüktür. 12 Eylül askeri darbesinin ardından yürürlüğe konulan bu politikaların sonucunda Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu gibi birçok kamu iktisadi kuruluşu kapatılmış, arsalarına AVM’ler ve TOKİ binaları yapılmıştır. Tarım Bakanlığının adı ve yapısı sürekli değiştirilerek sektörel ayrım ortadan kaldırılmış, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü, Zirai Mücadele Genel Müdürlüğü gibi o güne kadar çok başarılı hizmetlerde bulunan kurumlar bir bir yok edilerek yerlerine taşra ile doğrudan bağları bulunmayan, işlevsiz, karma kurumlar oluşturulmuştur. Devlet hayvancılık yapmaz anlayışı ile sektör kaderiyle baş başa bırakılmış, süt ve et üreticileri birkaç büyük sermaye tekelinin insafına terk edilmiştir. Bu ve buna benzer yanlış politikalar sonucunda geçmişte yüz milyonlarca dolarlık ihracat yapan sektör günümüzde büyük miktarlarda canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı yapar duruma getirilmiştir. Sadece 2017-2018 yıllarında Türkiye 1.790.000 baş canlı hayvan ithal etmiştir. Artan girdi maliyetleri ve ithalat sarmalı ile rekabet edemeyen küçük ve orta ölçekli hayvancılık işletmeleri büyük bir özveri ve özenle yetiştirdikleri sağmal ineklerini bile içleri burkularak kestirmek zorunda kalmışlardır. Tüm bu yanlış uygulamalar sonucunda bugün Türkiye hayvancılığındaki kimi sorunlar artık kronikleşmiş ve kolay kolay çözülemez bir duruma gelmiştir. Bu sorunların başlıcalarını mera ıslahının yapılamayışı, hayvan hastalıklarının önlenememesi, köylerin boşalması ve ithalat olarak sıralayabiliriz.
Hayvancılıkta çözülemeyen sorunların başında hiç kuşkusuz mera alanlarının daralması gelmektedir. Türkiye’de elli yıl öncesine nazaran mera alanlarının dörtte üçü yok olmuştur. Mevcut mera alanları da ne yazık ki, aşırı otlatma, ıslah etmeme, tarım arazisine dönüştürme, çıkarılan yasalarla konut ve sanayi sitesi yapımına açma gibi nedenlerle kullanılamaz durumdadır. Bugünkü haliyle meralarımız sadece küçükbaş hayvanların otlamasına uygundur. Elli yıllık meslek hayatımda, her iktidara gelen hükumetin çalışma raporunda mera ıslahının yapılacağının yazıldığını okudum. Ancak, hükumetlerin bırakın mera ıslahı yapmalarını, mera alanlarını bilinçli olarak yok ettiklerine tanık oldum. Bu nedenlerle de mera sorununun kolay kolay çözülemeyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Türkiye’de hayvancılığın çözümü zor sorunlarından birisi de hayvan hastalıklarıdır. Bugün baktığımızda başta malta humması (bruselloz), verem (tüberküloz), şarbon (antraks) ve şap olmak üzere çok sayıda hastalığın hayvanlarımızda yaygın olarak bulunduğunu görmekteyiz. Bu hastalıklar özellikle son otuz beş yıl içerisinde hayvanlarımızda aşırı ölçüde yaygınlaşmış ve gerek ulusal ekonomiye gerekse halk sağlığına çok olumsuz etkileri olmuştur. Bunda, 12 Eylül askeri darbesinden sonra Tarım Bakanlığına bağlı Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasının büyük rolü olmuştur. Anılan genel müdürlük kapatılmadan önceki yaklaşık elli yıl boyunca sınırlı bütçe ve teknik eleman imkanlarına rağmen başta at vebası ve sığır vebası olmak üzere Türkiye’deki hayvan hastalıklarının önlenmesi konusunda unutulmaz başarılara imza atmıştır. Ne yazıktır ki, 1985 yılında, uluslararası sözleşmeler gereğince kurulmuş olan Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün kapatılması üzerine yerine kurulan genel müdürlüklerin merkez taşra uyumunun olmaması ve kamuda çalışan veteriner hekimlerinin bilinçli olarak hayvan sağlığından uzaklaştırılması nedeniyle hayvan hastalıkları olağanüstü boyutlarda yaygınlaşmıştır. Öte yandan sınır güvenliğinin bulunmayışı ve hayvan hareketlerinin denetlemeyişi nedeniyle de komşu ülkelerden çok sayıda hastalık Türkiye’ye girmiş bulunmaktadır. Yıllardır veteriner hekimliği meslek örgütlerinin tüm uyarılarına rağmen bağımsız ve etkin bir hayvan sağlığı örgütü kurulamamıştır. Sınır güvenliğinin sağlanması da tümüyle içerideki terörün ve dışarıdaki iç savaşın bitmesine bağlıdır. Bu nedenlerle şahsi kanaatim hayvan hastalıklarının Türkiye’de kolay kolay ortadan kaldırılamayacağı yönündedir.
Türkiye hayvancılığının özellikle son on yıl içerisinde yaşadığı sorunlardan birisi de köylerin boşalmasıdır. Girdi maliyetlerinin artması, meraların yok olması, ithalat gibi sorunlarla baş edemeyen yaşı ilerlemiş küçük ölçekli yetiştiriciler hayvancılığı bırakmaktadırlar. Gençler ise kimi sosyal ve ekonomik nedenlerden dolayı köyde kalmak istememekte, hele hayvancılığa hiç heves etmeyip çareyi şehirlere taşınarak asgari ücretle de olsa düzenli geliri ve sosyal güvencesi olan bir işe girmekte aramaktadırlar. Böyle olunca da kırsalda üretim yapacak insan kalmadığından uzun sayılmayacak bir sürede hayvancılık bitme noktasına gelecektir. Hayvancılığı bırakan yaşlıları ya da köylerini terk eden gençleri tekrar hayvansal üretime yönlendirmek çok zor hatta imkansızdır. Nitekim devletin uygulamaya çalıştığı köye dönüş projesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kaldı ki, gençlerin şehirde buldukları olanakları köylerde oluşturmak neredeyse olanaksızdır. Bu nedenlerle köylerdeki hayvancılığı bırakma olaylarının önlenmesini ve gençlerin köye dönmesinin sağlanmasını şahsen mümkün olarak görmüyorum.
Son olarak, özellikle canlı hayvan ve kırmızı et ithalatının gelecekte bugünkü büyüklükte olmasa da devam edeceği kanısındayım. Çünkü et açığını kapatmak ya da halka ucuz et yedirmek istemlerinden daha önemli olarak ülkeler arasındaki ticaret anlaşmaları ithalatı Türkiye’ye dayatmaktadır. Hükumet yetkilileri mal satmak için yabancı ülkelere gittiklerinde o ülkelerin yetkilileri “ pekiyi de siz bizden ne alacaksınız? “ demektedirler. Örneğin kırmızı etin ithal edildiği Sırbistan ve Bosna Hersek gibi ülkelerde sanayi ürünlerinden çok tarım ürünleri üretildiği için Türkiye sattığı sanayi ürünlerine karşılık kırmızı et ya da canlı hayvan almak zorunda kalmaktadır. Türkiye’de ihracatı artırma politikası devam ettiği müddetçe başta hayvansal ürünler olmak üzere tarım ürünleri ithalatı da devam edecektir.