HAYVANCILIKTA BAKIM-YÖNETİM HATALARI VE DOÐURACAÐI SORUNLAR

(PERFORMANS DERGİSİ,HAZİRAN 2000,Sayı:24)

Hayvancılık tüm Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yüz yıllardır aralıksız sürdürülen bir uğraş alanıdır.Başlangıçta ilkel yöntemlerle ve babadan kalma usullerle yapılan hayvancılık hayvansal ürünlere talebin artması ve teknolojinin gelişmesi sonucu modernleşmiştir.
Bugün biyoteknolojinin de katkılarıyla hayvancılık tümüyle verim artışına ve entegrasyona dayalı bir biçim almıştır.Türkiye’de gittikçe sayıları artan modern işletmeler entegrasyonun tüm boyutları ile sergilendiği,üretim araçlarının teknolojinin yenilikleri ile de donandığı tesisler haline gelmiştir.Bakım ve yetiştirme sistemlerinden yemleme yöntemlerine hastalıklardan korunmadan sağımın makinalaşması hatta kompüturlaşmasına kadar tüm alanlarda hayvancılık kendini yenilemiştir.Doğaldır ki bu gelişme beraberinde verim artışını ve maliyetlarda düşmeyi de getirmiştir.Hayvancılıktaki tüm bu olumlu gelişmeler bir yana ne yazıktır ki Türkiye’deki hayvancılık yürütülen iyi niyetli çabalara karşın özellikle kırsal kesimde hala ilkel yöntemlerle ve çok yanlış kimi usullerle yapılagelmektedir.Bu nedenle de kırsal kesim hayvancılığı büyük sorunlar yaşamaktadır.
Kırsal kesim hayvancılığının sorunlarının başında kısırlık,mastitis ve erken buzağı ölümleri gelir.Bir cümle ile belirtmek gerekirse kısır hayvan yavru dolayısıyla süt vermez.Buzağı ölümleri ise işletmenin kökünü kurutur ve geleceğini tehlikeye sokar.Meme iltihabı olan bir hayvanın memeleri körleştiği için süt vermez.Saydığım tüm bu sorunlar hayvancılıkta üretimin dolayısıyla karlılığın azalmasına ,hayvancılıktan beklenen yararların elde edilmemesine yol açar.Oysa alınabilecek çok basit önlemlerle bu sorunlarla baş edilebileceği gibi üretim kayıplarının da önüne geçilmiş olur.
Hayvanların memeleri ve genital organları en önemli organları olup doğuştan vücudun alt ya da arka kısmında yer alır.Bu hiç kuşkusuz hayvanın doğurması ve yavrusunu kolaylıkla emzirmesi için böyle olmuştur.Ne var ki insanlar hayvanı örneğin ineği kapalı bir ahıra sokmuş bir da bağlı olduğu için idrarın,pisliğin üzerine yatmak zorunda kalmıştır.Oysa bilindiği gibi doğada hayvanlar serbestçe dolaşır,pisliklerini,idrarlarını yaparlar ama hareketli oldukları için üstlerine bulaşmaz.Oysa bağlamalı sistemdeki ineklerin üzerleri pislik içindedir.Bunun da nedeni hayvanların pislik ve idrarları üzerine yatmalarıdır.Genital kanal ve meme başı kanalı vasıtasıyla giren mikroplar metritis ve mastitise neden olarak hayvanın yavru ve süt vermemesini doğururlar.Hele bir de hayvanlar havasız ahırlarda barındırılıyorsa oksijen yetersizliği yüzünden bağışıklık sistemleri zayıflar ve daha çabuk hastalanırlar.Özellikle doğumdan hemen sonra genital organlar hassas hale geldiğinden ve dış etkenlere daha açık olduklarından doğuracak inekler için temiz ayrı bir yer ayrılmamışsa sayılan bu hastalıklar daha çabuk ilerler.
Öte yandan,hayvanlar üşür inancıyla özellikle kırsal kesimdeki yetiştiriciler hatta bu işten anladığını iddia edenler bile ahır inşa ederken pencereleri küçük yaparlar,havalandırmaya hiç önem vermezler,hatta kışın üstüne üstlük bir de pencereleri naylonla va çuvalla sıkı sıkıya örterler.Kışın ahırda kapalı kalan hayvanlar oksijen alamayıp bir de dış ortama verdikleri gazlar dışarıya çıkamayıp birikince metabolizmaları zayıflar,verimleri azalır.
Bu risklerden kaçınmanın tek yolu tüm Dünyada olduğu gibi yarı açık ya da açık ahır sistemlerine geçmektir .Padoglarla bölünen ahırlarda hayvanlar serbestçe dolaşmakta,temiz hava almaktadırlar.Böylece yedikleri yemi de değerlendirirler ve az yem ile daha çok verim verirler.Yarı açık ve açık ahırların diğer bir yararı da sabit yatırım ve işçilik maliyetlerinin düşük olmasıdır.Bu ahırlarda hayvanlar bağlanmadıkları için pisliklerinin ve idrarlarının üzerine yatmak zorunda kalmamakta,mikropların memeye ve genital kanala girip hastalık yapma olasılığı kalmayacağından mastitis ve kısırlık olguları görülmez.
Tabii bu anlattıklarımın tümü karşımıza sadece hayvancılıkta değil tüm alanlarda var olan önemli bir olguyu ortaya çıkarıyordu.Bakım-Yönetim yani menengment.1974 de Almanya’da bulunduğum sırada hocam Prof.Leidl’ın bana söylediği”bir hayvancılık işletmesine girdiğin zaman öncelikle menengmente bakacaksın.Eğer o iyi ise işletmede ne kısırlık,ne mastitis ne de buzağı ölümü olur”sözü hiç unutmama.