EKONOMİK PROGRAM VE HAYVANCILIK

( Performans Dergisi,Mayıs 2001)

Türkiye’nin yakın zamanlarda yaşadığı iki büyük finansal kriz ekonomiyi olduğu kadar hayvancılığı da zora soktu.Böylece yıllardır hayvancılık ekonomik bir uğraştır diyenler haklı çıktı.Hayvancılığın girdi-çıktı ve yıllık bilanço temeline dayalı bir endüstriyel bir uğraş olduğunu hep yineleyip dururuz da sorunlara çözüm üretmeye gelince nedense tekniğin dışına bir türlü çıkamayız.Yıllardır hayvanlar ıslah edilsin,suni tohumlama geliştirilip yaygınlaştırılsın,hayvanlarımızı embriyo yöntemi le geliştirelim,hayvan hastalıkları ile mücadelede etkili önlemler alınsın benzeri söylemleri deyim yerinde ise temcit pilavı gibi meslek kamuoyunun önüne getirir dururuz da işin bir de finansal boyutu olduğunu hiç aklımıza getirmeyiz.Örnek mi istersiniz,benim de beşincisinde uzman olarak görev aldığım Kalkınma Planlarında hayvancılık hedeflerini abarttıkça abartıp sonrada sırf işin finansal boyutunu başlangıçta düşünmediğimiz için gerçekleşmeyince ağıtlar yakıp onu bunu suçlarız.Dünyadaki tüm ekonomik faaliyetlerin o arada da hayvancılığın bir finansal yönünün olduğu,hele bu faaliyetlerin çoğu devlet tarafından yapılıyorsa kamu finansman açığının işlere nasıl sekte vurduğunu birkaçımız dışında kimse dile getirmez.
1982 yılında 5.Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlık çalışmalarında hem Hayvansal Üretim Komisyonu üyesi,hem de Suni ve Tabii Tohumlama Alt Komisyonu Başkanı olarak görev almıştım.Konumum gereği o zamanki Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün tüm projeleri ayrıntıları ile incelemiş ve çok kapsamlı bir rapor hazırlamıştık.Finansman olgusunun hayvancılıktaki önemini ilk kez o raporu hazırlarken fark etmiştim.Tümü de iyi niyetle hazırlanmış ve Türkiye geneline yayılmış çok sayıda Donmuş Sperma İle Sığır Irklarının Islahı Projelerinin zamanla yüksek enflasyon ve Türk parasının değer yitirişi karşısında süresi bittiğinde hedefinin yarısına bile ulaşamadığını hayretler içinde görmüştüm.
Doksanlı yıllarda hükümetin hazırlayıp kamu oyuna sunduğu Hayvancılığı Geliştirme Projelerinin sırf hazine para vermediği için sonuçsuz kaldığına hep birlikte tanık olduk.En son olarak hazırlanmasında görev aldığım Güney Anadolu Projesi 2001-2010 Master Planı İhtisas Raporunda dolar bazında hesap edilen finansman hedeflerinin yaşanan %60 a varan devalüasyondan sonra nasıl değiştirileceğini ve yeniden hesaplanacağını çok merak ediyorum doğrusu.Devletin sırf finans sıkıntısı yüzünden benzin masraflarını bile karşılayamadığı suni tohumlama ve koruyucu aşılama gibi en temel hayvancılık faaliyetlerini bile önüne gelene devretmek için ne durumlara düştüğünü geçen sayılardan birinde yazmıştım.Hükümet yaşanan finansal krizi çözmek için bir Ekonomik İstikrar Programı hazırladı ve bu programa ABD’nin,İMF’nin,G-7 ‘lerin ve Dünya Bankasının desteğini aldı.Ancak internetten incelediğim kadarıyla Ekonomik Programda hayvancılığa ilişkin bırakın paragrafı bir satıra bile rastlayamadım.Tam tersine devlet hayvancılığı tümüyle devre dışı bırakmış görünüyor.Çünkü gelecek yardımlarla bankaların görev zararlarının kapanması,iç ve dış faizlerin ödenmesi durumunda hayvancılığa bir kör cent bile ayrılamaz sanırım.Ekonomik programın bir de iç kaynakların harekete geçirilmesi ve sosyal sınıfların güçlendirilmesi hedefi var.İşte bu bağlamda hayvancılık dikkate alınması gerekli bir konu.Çünkü hayvancılığın temel işlevleri arasında Türkiye’de bozuk olan gelir dağılımının ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi yer alır.Ayrıca hayvancılığın köyden kente göçü önleyici hatta geri çevirici işlevini de göz ardı edemeyiz.Hayvancılığın ulusal geliri ve dış satım gelirlerini artırarak ekonomik gelişmeye ivme kazandırması da yadsınacak bir gerçek değildir.Nitekim Avrupa’nın gelişmiş kimi ülkeleri o arada da Hollanda ve Fransa ulusal gelirlerinin yarıdan fazlasını hayvan ve hayvansal ürünlerden elde etmektedir.Daha sayılamayacak kadar çok sosyal ve ekonomik işlevleri bulunsa da devletin şu finansal kriz aşamasında hayvancılığa kaynak sağlamasını beklemek en azından kısa ve orta vadede hayalcilikten öte bir anlam taşımaz.O halde hayvancılıktaki finans krizi nasıl alışabilir.Bence devlet aşağıda sıralayacağım önlemlere maddi destekten çok manevi destek sağlayarak çözüm önerilerinin önünü açmak zorundadır.
1. Hayvancılıktaki finans sıkıntısını ortadan kaldıracak önlemlerin başında yakın zamana kadar kamuya ait olan ama ne yazık ki finans sıkıntısı yüzünden layikiyle yerine getirilemeyen hizmetlerin o arada koruyucu aşılama ve suni tohumlama hizmetlerinin elverişli bölgelerden başlayarak serbest veteriner hekimlerin ve yetiştirici birliklerinin oluşturacağı özel organizasyonlara süratle devredilmesi gelir.
2. Halk Bankası ve Emlak Bankası ile birleştirilince sektör bankası olma özelliğini iyice yitiren Ziraat Bankası dışında sadece hayvancılık faaliyetlerine ve hayvan üreticilerine finans sağlayacak “Hayvancılık Sektör Bankası” kurulmalıdır.Bu bankanın kaynak gereksinimini ithal hayvansal ürünlerden alınan gümrük vergisinin bir iki puan artırılması ile bile sağlanabilir.
3. Sadece Doğu ve Güney-Doğu Anadolu Bölgelerindekiler dahil tüm Türkiye genelinde hayvancılığa yatırım yapmak isteyen özel sektör kuruluşları teşvik edilmeli,Koç Holding’in Şanlı Urfa’daki Ata-Koç örneğinde olduğu gibi kurulacak entegra hayvancılık işletmeleri üreticilerin katılımını sağlayacak sözleşmeli yetiştiricilik modeli ile halka açılmalıdır.
4. Son ekonomik programda da ön görüldüğü gibi yabancı sermayenin yatırım-işgücü-girdi maliyeti düşük olan Türkiye’de yatırım yapmasını kolaylaştırıcı önlemler süratle alınmalı,o arada Tigem’e bağlı Tarım İşletmeleri yerli ortak bulmaları ve üreticilerin etkin katılımını sağlayacak sözleşmeli yetiştiricilik modeli uygulamaları koşuluyla yabancı yatırımcılara kiralama ya da ortak kullanma biçiminde açılmalıdır.
5. Üreticilerin öz kaynaklarını bir araya getirerek yatırım-iş gücü-girdi maliyetlerini azaltacak entegre işletmeler kurmak amacıyla demokratik birlikler oluşturmaları iç kaynakların harekete geçirilmesi açısından son derece önemli bir husustur.