Her gün bizzat içinde yaşadığımız gibi klasik belediyecilik anlayışı ulaşımı organize etmek, asfalt yol ve kaldırım yapmak, yeni park ve pazar yerleri açmak, kanalizasyon inşa etmek, su dağıtımını sağlamak, özetle insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak ve işlerini kolaylaştırıcı önlemler almak gibi yaşamsal konuları kapsar. Ne var ki, bu klasik belediyecilik anlayışı Büyük Şehir Yasasının yürürlüğe girmesi ile değişik bir boyut kazanmıştır. Çünkü bu yasa ile merkez ve ilçelerdeki köyler mahalleye dönüşmüş ve büyükşehir belediyesine bağlanmıştır. Böyle olunca da büyükşehir belediyelerinin hem faaliyet alanları genişlemiş hem de faaliyetlerin çeşidi artmıştır. Bu yasa ile mahalleye dönüşen köylerde yaşayan vatandaşların ihtiyaçlarını gidermek de büyük şehir belediyesinin görevleri arasına girmiştir. Ancak bu ihtiyaçlar kentte yaşayan insanların ihtiyaçlarından oldukça farklıdır. Her ne kadar mahallelerde de klasik belediyecilik yapılmaktadır ama buna ilaveten tarım ve hayvancılık gibi kırsal kalkınma araçları da yeni yasa ile gündeme gelmiştir. Çünkü tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de kırsal kesimin en önemli uğraşı tarım ve hayvancılıktır. Bu durum karşısında büyük şehir belediyeleri mahallelerdeki kırsal kalkınmayı daha doğrusu tarım ve hayvancılığı geliştirmek adına müdürlükler oluşturmuşlardır. İlgili meslek mensuplarından oluşan bu müdürlüklerin görevleri arasında mahallelerdeki hayvan sayılarını ve ekilebilir-sulanabilir arazileri tespit etmek, bitkisel ve hayvansal üretimi planlamak ve desteklemek, çiftçileri bir araya getirerek ortak üretim ve pazarlama yapmalarını özendirmek, üretim girdilerinin ucuza teminini sağlamak, ürünlerin katma değerlerini artırmak adına mamul hale dönüşmeleri için iş mandıralar ve süt fabrikaları açmak, aracıları ortadan kaldırmak ve ürünleri direkt üreticiden tüketiciye ulaştırmak adına tanzim satışları düzenlemek sayılabilir. Ancak bunları yaparken özellikle hayvancılık açısından bir sakıncalı durum ortaya çıkmıştır. Bu da köyler mahalleye dönüştüğü için mahallelerin meskun, yaşanılan bölümlerinde hayvancılık faaliyetlerinin il halk sağlığını koruma kararlarına göre yasak olmasıdır. Çünkü hayvancılık faaliyetleri sırasında oluşan kötü koku, gürültü ve sinek gibi unsurlar mahallelerde yaşayan insanları hem rahatsız etmekte hem de sağlıklarını bozmaktadır. Bu durum karşısında belediyeler köyden mahalleye dönüşen yerlerdeki hayvancılık işletmelerini mahalle dışına çıkarmak, imar planlarında ayrılacak uygun bir bölgede üreticilerin toplu hayvancılık yapmalarını sağlamak amacıyla Organize Hayvancılık Bölgeleri kurmak yoluna gitmişlerdir. Bu modelde belediye; ayırdığı alanın su, elektrik, kanalizasyon, yol gibi alt yapı hizmetlerini tamamladıktan sonra parseller halinde yetiştiriciye tahsis edebilir. Yetiştiriciler kendilerine ayrılan parsellerde yapacakları hayvancılığın kapasitesine ve ortak bir projeye göre tesisler inşa ederler. Organize Hayvancılık Bölgesinde ortak kullanım alanları olarak arıtma tesisi, gübre işleme ünitesi, yem fabrikası, hayvan hastanesi kurulabilir. Bölgenin aydınlanması ve ısıtılması güneş panelleri ve biogaz tesisleri ile sağlanabilir. Yalnız tüm bu işlerin başarılması demokratik bir kooperatifçiliğin kurulmasına bağlıdır. Gerek Organize Hayvancılık Bölgesinde gerekse meskun mahaller dışında hayvancılık yapan yetiştiriciler demokratik bir kooperatif çatısı altında toplanabilir. Belediyeler bu kooperatiflerin ürünlerini eder fiyatına satın alarak halka ucuza dağıtmak suretiyle hem üreticiyi hem de tüketiciyi korurlar. Bu sisteme en güzel örnek Tire Süt Kooperatifidir. Kooperatif, üye aile işletmelerinin mazot, gübre, tohum, ilaç, kesif yem gibi girdilerini ucuza sağlayıp yetiştiriciye vermek suretiyle ürün maliyetlerini azaltmaktadır. Yetiştiriciden eder fiyata aldığı ürünleri kurduğu süt fabrikasında peynir, yoğurt, tereyağı gibi mamul maddelere dönüştürüp katma değerini arttırdıktan sonra aracısız olarak direkt üreticiye satmaktadır. Burada belediyelerin devreye girmesi çok büyük önem taşır. Belediyeler kooperatiften aldığı pastörize sütü ve süt mamullerini tanzim satış mağazalarına halka satarak hem kooperatif üyelerinin ürünlerinin değerlendirilmesini sağlarken hem de tüketiciye ucuz ürün yedirmiş olur. Nitekim Tire Süt Kooperatifinin ürünlerini İzmir Büyükşehir Belediyesi alarak halka dağıtmaktadır. Aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Köy – Koop arasında da böylesine karşılıklı çıkara dayalı işbirliği söz konusudur. Bursa’da Besaş adlı bir belediye kuruluşunun kurduğu süt fabrikasında üretilen ürünler Besaş halk ekmek bayilerinde ucuza satışa sunulmaktadır. Belediyelerin kırsal kalkınma bağlamında yapacakları diğer önemli bir faaliyet de mera ıslahıdır. Büyükşehir Belediyeleri yasa ile mahalle haline dönüşen köylerdeki tüm mera ve otlakların da sahibi olmuşlardır. O nedenle meraların ıslahı da belediyelerin faaliyetleri arasına girmiştir. Belediyeler Üniversiteler ve Tarım İl Müdürlükleri ile işbirliği yaparak mera ıslahı alanında çalışmalar yapmalıdır. Meraların amaç dışında kullanılmasına da asla izin verilmemelidir.