Her işletmede olduğu gibi süt sığırcılığı işletmesinde de en hayati konu sürdürülebilirliktir. Hayvancılıkta sıkça yaşanan krizler en başta süt sığırı işletmelerini olumsuz olarak etkilemektedir. Her ortaya çıkan krizde zarar eden yetiştiriciler ilk olarak damızlık hayvanlarını kestirmekte, sonra da krizin derecesine göre işletmelerinin kapısına kilit vurmaktadırlar. Böylece işletmede sürdürülebilirlik ortadan kalkmaktadır.

Bir süt sığırı işletmesinde sürdürülebilirlik başlıca üç yolla sağlanabilir. Bu yollar sırasıyla verimleri artırmak, maliyetleri düşürmek ve kayıpları önlemektedir. Süt sığırcılığında verimliliği artırmanın ilk koşulu genetik olarak süt verimi yüksek ırklardan hayvanlarla işe başlamaktır. Dünyanın en gelişmiş sütçü sığır ırkı Holştayn dır. Eğer süt yağı bakımından üstün bir ırk isteniyorsa Jersey’i tercih etmek gerekir. Sırf danaları kilo alıyor ve para ediyor diye Simental gibi kombine ırkları süt sığırcılığı işletmelerinde yetiştirmek doğru değildir. İşletmeye alınacak düvelerin ya da ineklerin secerelerinin olması yani anne babalarının ve süt verimlerinin iyi bilinmesi şarttır. Damızlıkların hayvan pazarlarından değil yurt içindeki hastalıktan ari işletmelerden alınması gerekir. Aksi takdirde hem soyu sopu bilinmeyen hem de hastalıklı hayvanları işletmeye alınmış olur ki verim düşüklüğüne neden olan en önemli etken budur. Süt sığırcılığı işletmelerinde verimliliği etkileyen diğer bir unsur da kaliteli sperma kullanılmasıdır. Piyasada çok sayıda ve fiyatta boğa sperması bulunmaktadır. Fiyat spermanın kalitesine bağlı olarak yükselir. Bazı yetiştiriciler fazla masraf olmasın diye ucuz spermaya yönelmektedirler. Oysa ucuz yani daha az kaliteli sperma ile pahalı yani kaliteli sperma arasındaki örneğin yüz liralık bir fiyat farkı ileride doğacak buzağının inek olunca yetiştiriciye kazandıracağı para karşısında lafı bile edilmeyecek kadar düşük kalır. Eğer ineklerde verim artırılmak isteniyorsa mutlaka kaliteli yani anne babalarındaki üstün süt verimi kabiliyetini kızlarına aktarabilen boğa spermaları kullanılmalıdır. Hele kullanılacak spermalar uygun eşleştirme programları ile tespit edilirse yararlılık oranı daha da artacaktır. İneklerde verimliliği artırmanın diğer bir yolu da başta kuru dönemde olmak üzere yeterli ve dengeli beslemeden geçer. Özellikle ineğin geviş getirmesini sağlayacak uygun parçacık büyüklüğündeki kaliteli yemlerle beslenmesi aynı zamanda işkembedeki yararlı bakterileri de sevindireceğinden protein ve yağ bakımından daha kaliteli sütün elde edilmesi kolaylaşır. Süt ineklerinin rahat edebilecekleri konforlu barınaklarda yetiştirilmesi verimliliği artıran diğer önemli bir unsurdur. İnekler konforlu ve havadar barınaklarda günlerinin yaklaşık %80’ini yatarak geçirdikleri için  yataklarının temiz, kuru ve kalın olması daha fazla süt verebilmeleri için en önemli şarttır.

Süt sığırı işletmelerinde sürekliliğin sağlanmasının bir koşulu da üretim maliyetlerinin en aza indirilmesidir. Yüksek maliyetler karlılığı azaltmakta, azalan karlılık sonucu zarar eden yetiştiriciler de işletmeyi sürdüremez hale gelmektedir. Üretim maliyetleri içerisinde en büyük paya fabrika yemi sahiptir. Serbest piyasa ekonomisi kurallarına göre fabrika yeminin fiyatları sürekli yükselmektedir. Buna karşılık devletin ve süt sanayicilerinin güdümündeki Ulusal Süt Konseyinin belirlediği süt fiyatları yaklaşık bir yıldır aynı kalmış, hiç artmamıştır. Bu durum karşısında süt sığırcılığı işletmelerinde sürdürülebilirlik mümkün olmamaktadır. Ancak, yetiştiricilerin bu durumu düzeltme imkanı olmadığı için yapılacak şey başta yem olmak üzere girdi maliyetlerini düşürmektir. Sürdürülebilir bir süt sığırcılığı yapmak için yonca, silajlık mısır gibi kaba yemlerle, arpa, mısır gibi tane yemlerin mutlak suretle yetiştiriciler tarafından üretilmesi gerekir. Yem üretme imkanı olmayan yetiştiriciler ise kaba yemlerle yem hammaddelerini hasat mevsiminde ucuza satın almak zorundadırlar. Maliyetlerin azalmasını sağlayacak diğer bir faktör de sütçü ineklerin koruyucu aşılamalarının mutlaka yapılmasıdır. Böylece inekler hastalanmaz, yetiştiriciler de ilaç ve tedavi masraflarından kurtulmuş olurlar.

Kayıpların önlenmesi konusu süt sığırcılığı işletmelerinde süreklilik bakımından çok önemlidir. Bir süt sığırcılığı işletmesinin süt, buzağı ve döl verimi olmak üzere üç önemli ürünü vardır. Fakat en başta döl verimi gelir. Çünkü döl verimi olmazsa buzağıdan ve sütten söz edilemez. Onun için döl veriminin oluştuğu rahimi iyi korumak ve hastalandırmamak gerekir. Rahim kuru ve temiz olmayan ahır zeminlerinden ve doğuma yapılan gereksiz müdahalelerden dolayı hastalanır. Rahimi hastalandırmamak suretiyle döl verimi kayıpları önlenmiş olur. Bir süt sığırcılığı işletmesinde ikinci önemli kayıp süt kaybıdır. Süt kaybının başlıca nedeni meme iltihabıdır. Ahır zeminini ve hayvan yataklarını kuru ve temiz tutmak ve sağım hijyenine özen göstermekle ineklerin meme iltihabına yakalanma ihtimali azalır. Son olarak asıl işletmenin sürekliliğini sağlayacak olan buzağı kayıpları önlenmelidir. Buzağı kayıpları her işletmede olabilir. Ancak bu kayıpların %5’i geçmemesi gerekir. Yeni doğan buzağılar mikrobik ishalden ve öksürükten ölür. O nedenle buzağının temiz ve kuru bir ortamda doğmasını sağlamak, göbek temizliğini yapmak, ilk gün içebildiği kadar ağız sütü içirmek ve buzağıyı annesinden ayırıp ayrı bir bölmeye koymak gibi önlemlerle buzağı ishallerinin ve öksürüğün önüne geçilebilir.