Hükümet geçenlerde Meclis’ten geçirdiği Torba Yasaya eklediği maddelerle doktorlara ve diş hekimlerine yıpranma payı verdi ve emekli maaşlarına zam yaptı. Ancak, Personel Kanununda sağlık sınıfına dahil olmalarına rağmen başta veteriner hekimleri ve eczacılar olmak üzere diğer tüm sağlık personeli bu haktan mahrum edildi. Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve bağlı birkaç büyük oda kanun komisyon aşamasında iken duruma müdahil oldular ancak çabaları cılız kaldı ve başarılı olamadı. Böylece zoonotik hastalıkların en büyük hedefi olan veteriner hekimleri ne yıpranma payı ne de emekli maaşlarına zam alabildi. Bu olay, meslek örgütlerimizin ortaya çıkan her duruma anlık tepki vermek yerine süreğen bir dik duruş sergilemelerinin daha doğru olduğu gerçeğini bir kez daha bizlere hatırlattı. Batıda sivil toplum örgütleri hükumetlerin de üzerinde bir güç odağı iken biz de ne yazık ki ideolojik kutuplaşmalar ve hükumet baskısı yüzünden işlevsiz bir durumdadırlar. Sivil toplum örgütünün partisi olmaz ama siyaset yapabilir. Sivil toplum örgütünün hükumet yanlısı olması da gerekmez. Eğer sorunların çözümü hükumet yanlısı olmaktan geçseydi hükumetle kavgalı olan Tabipler Birliğinin hiçbir hak elde edememesi gerekirdi. Bir sivil toplum örgütünün etkinliği sadece kendi mensupları ile değil toplumla kuracağı ilişkiye de bağlıdır. Toplumda karşılığı olmayan sivil toplum örgütleri başarısız olmaya mahkumdur.
Bu genel tanımlamalardan sonra mesleğimizin özeline indiğimizde, elli yıldır mesleki örgütlerimizi yakından bilen ve bu sürenin on yılını da bizzat mesleki örgütlerimizin yönetiminde geçirmiş bir kişi olarak şunu söyleyebilirim ki veteriner hekimliği meslek örgütleri toplumla ilişki kurma ve toplumda karşılık bulma konusunda ne yazık ki zayıf kalmışlardır. Oysa ki, veteriner hekimliğinin hepimizin bildiği gibi hayvan sağlığından halk sağlığına, hayvan refahından hayvan davranışlarına, gıda güvenliğinden çevre güvenliğine, hayvan ıslahından hayvan üremesine kadar geniş bir yelpazede önemli işlevleri bulunmaktadır. Pekiyi, günümüzde bu işlevleri halkımız yeterince bilmekte midir? Bu soruya verilecek yanıt kesinlikle hayırdır. Bugün baktığımızda toplumun büyük çoğunluğu veteriner hekimini sadece hayvan sağlığı ile ilgilenen bir meslek mensubu olarak görmektedir. Veteriner hekimliğinin bu evrensel işlevlerini topluma öğretecek olan kurumlar bana göre fakülteler ve meslek örgütleri, en başta da Türk Veteriner Hekimleri Birliğidir. Sayıları arttıkça kaliteleri düşen fakültelerimiz ne yazık ki bu temel mesleki işlevleri topluma anlatmakta başarısız olmuşlardır. Aynı başarısızlık Türk Veteriner Hekimleri Birliği için de geçerlidir. Yıllardır bu gruplarda yaptığımız olumlu eleştiriler ne yazık ki Merkez Konseyi üyeleri tarafından yanlış anlaşılmış hatta alay konusu edilmiştir. Yaklaşık bir yıldır Türkiye’nin gündemini hep hayvancılık konuları işgal etmektedir. Önce kırmızı et, günümüzde de çiğ süt fiyatları medyanın ve toplumun tartıştığı en önemli konular arasında yer almıştır. Mesleğimizi yakından ilgilendiren bu konular ne yazık ki Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından hiç ilgi görmemiş, bunların mesleğimizin asli konuları olduğu algısı toplum kesimlerinde yaratılmamıştır. Oysa, kırmızı et konusuyla gündeme gelen yoğun ithalat ve süt fiyatlarındaki düşüklük nedeniyle damızlık ineklerin kesime gitmesi uzak olmayan bir gelecekte büyükbaş hayvan kliniklerinin çoğunun kapanmasını ve binlerce veteriner hekiminin işsiz kalmasını doğuracağı bilindiği ve gruplarda da sık sık gündeme getirildiği halde Birliği’miz bu konuda en ufak bir çaba bile göstermemektedir. Aslında toplumun tamamını ilgilendiren bu konular başka bir meslek grubunun elinde olsa neler yapacaklarını tahmin etmek hiç de zor değildir. İşin kötüsü kendi geleceklerini ve ekmek paralarını yakından ilgilendiren bu konularda Birliğin duyarsız kaldığını bilmelerine rağmen her seçimde tekrar aynı kadroların yönetime gelmesini sağlayan büyükbaş hayvan klinisyenlerini anlamak çok zordur. En son yaşanan özlük haklarımız konusundaki haksızlık Birliğimizin işlevsel olmadığını gösteren en önemli kanıt olmuştur. Son anda sergilenen çaba belirli bir altyapısı olmadığı için ne yazık ki sonuçsuz kalmıştır. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisinde baskı grubu oluşturacak sayıda milletvekilimizin olmayışı da mesleğimiz adına bir handikaptır. Dünyada siyasi gücü en yüksek meslekler arasında gösterilen veteriner hekimliğinin Türkiye’deki temsil kabiliyeti ne yazık ki yok denecek kadar azdır. Gerçi yeni sistemde Meclisin etkinliği iyice azaltılmıştır ama yine de en az on milletvekilimiz olsa çıkacak yasalarda etkinlik sağlanabilir. Büyük çoğunluğu serbest çalışan ve sürekli halk ile temasta bulunan meslektaşlarımızın siyasete soğuk bakmalarının nedenini de açıkçası bir türlü anlamış değilim.
Pekiyi, ne yapılmalı? Her şeyden önce Birliğimizin bir basın ve bir de hukuk bürosu açmasında büyük zorunluluk vardır. Başkanın ya da Konsey üyelerinin medyatik olması gerekmez. Aynı şekilde her mesleki konuda uzman olmaları da şart değildir. Yapılacak şey, hayvancılık ve veteriner hekimliği konularında kafa yoran insanlardan oluşan bir komisyon kurulup çeşitli mesleki konularda basına kaynak teşkil edecek raporlar hazırlamaktır. Kaldı ki son yapılan Veteriner Hekimliği Kurultayı’nın komisyon raporları ve sonuç bildirgesi de bu bağlamda önemli bir kaynak teşkil edebilir. Basın Bürosunun başına getirilecek bir gazeteci vasıtasıyla mesleki konularda sık sık basın toplantıları düzenlenebileceği gibi gündeme gelen konularda basına sürekli bilgi aktarılıp kamuoyu oluşturulabilir. Kurulacak Hukuk Bürosu ise mesleğimizin aleyhine ortaya çıkan yasal durumlara anında müdahale edip haklarımızı savunabilir. Bunlar yapılamayacak şeyler değildir. Bunu yapan meslek örgütlerinin başarılı olduklarına dair örnekler çoktur.
Sonuç olarak denilebilir ki, Türk veteriner hekimliği ve hayvancılığı günümüzde tarihte görülmedik biçimde büyük bir çıkmazın içerisine sürüklenmiş bulunmaktadır. Gittikçe artan sorunlara duyarsız kalındığı sürece de bu çıkmazdan kurtulmak mümkün olmayacaktır.Tarihi şan ve şereflerle dolu kutsal mesleğimiz günümüzde büyük bir varoluş sorunu ile karşı karşıyadır. Bu sorunu görmemezlikten gelmek ve önlem almamak gelecek kuşaklar adına büyük bir vebal altına girmek demektir. O nedenle Türk Veteriner Hekimleri Birliği’ndeki metal yorgunluğu önümüzdeki seçimde mutlaka giderilmeli ve mesleki sorunlara duyarlı, bu sorunları çözmek için çaba gösterecek, yıpranmamış, dinamik ve siyaset üstü kadrolar yönetime getirilmelidir. Saygılarımla,