ÇARESİZSİNİZ / ÇARE SİZSİNİZ

Bugün her hangi bir hayvan yetiştiricisine “ İşler nasıl? “ diye sorduğunuzda alacağınız cevap hep aynıdır, “ İyi değil. Çünkü yem pahalı, süt ucuz.”. Gerçekten de son yıllarda özellikle hammaddelerinin yarısını ithal etmek zorunda kalan yem sanayinin dövizdeki artışlara paralel olarak kesif yem fiyatlarını sürekli artırması sonucu yükselen çiğ inek sütü maliyetleri hayvan yetiştiricilerini çok zor durumda bırakmıştır. Buna karşın çiğ inek sütü fiyatlarının yem fiyatı artışlarını karşılayamaması sonucu zorluk daha da artmış ve hayvan yetiştiricileri büsbütün zarar eder duruma gelmişlerdir. Bu nedenle günümüzde kar edemeyen hayvan yetiştiricileri damızlık ineklerini bile kesime gönderirken, süt sığırcılığı işletmeleri bir bir kapanmaya başlamıştır. Kısacası süt üreticileri büyük bir çaresizlik içerisine sürüklenmişlerdir. Ancak hayvan yetiştiricisinin gücü ne çiğ inek sütü ne de kesif yem fiyatlarını belirlemeye yetmektedir. Çünkü çiğ inek sütü fiyatları Ulusal Süt Konseyi tarafından tespit edilmekte, yem fiyatları ise sanayicilerin insafına terkedilmiş bulunmaktadır. Bu durumda hayvan yetiştiricisinin yapabileceği tek bir iş kalmakta, o da girdi maliyetlerini düşürüp işletmeyi karlı hale geçirmektir. Süt sığırcılığında girdi maliyetlerini düşürmenin çok çeşitli yol ve yöntemleri vardır. Bunlar ayrı bir yazının konusunu oluşturacak kadar geniş boyutludur. Burada maliyetleri düşürüp kar etmekte büyük önemi bulunan üç organ üzerinde durulacaktır. Bu organlar işkembe, memeler ve rahimdir. Bu organlara gereken özen gösterilirse karlıklı büyük ölçüde sağlanabilir. Bu da ancak yetiştiricilerin başarabileceği bir iştir. Başlıkta “Çaresizsiniz “ derken çiğ inek sütü üreticilerinin çaresizliğini, “ Çare sizsiniz “ derken de bu çaresizliğin başkaları tarafından değil yine bizzat çiğ süt üreticileri tarafından ortadan kaldırılacağı kastedilmektedir.

İşkembe ya da tıbbi adıyla rumen dört bölümlü inek midesinin en büyük bölümüdür. İnek tarafından her gün yenilen kilolarca kaba ve kesif yemin parçalandığı ve kısmen emildiği yer işkembedir. Bu parçalanma işlemi işkembenin bir çamaşır makinesi tamburuna benzeyen hareketleri ve işkembe sıvısında bulunan çok sayıda aileye mensup milyarlarca faydalı bakteri ve protozoon tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu faydalı mikrop ailelerinin her birinin ayrı görevleri vardır. Kimileri yemlerle alınan proteinleri, kimileri selülozu, kimileri de nişastayı parçalayarak et, süt ve süt yağı oluşumunda önemli görevleri bulunan yağ asitlerine dönüştürürler. İşkembenin normal fonksiyonunu yapabilmesi için ineğin yiyeceği toplam karma yemdeki kaba ve kesif yemin uyumlu ve dengeli olması gerekir. Kaba yem ve içindeki selüloz ineğin geviş getirmesi için çok önemlidir. İnek özellikle kaba yemi geviş getirmek suretiyle günde onlarca litre tükürük salgılar ve tükürüğün içinde bulunan kimyasal adı sodyum bikarbonat, halk ağzındaki adı yemek sodası olan madde işkembenin asitlik ortamının nötr yani normal halde olmasını sağlar. Eğer bir inek kaba yemi az kesif yemi daha doğrusu nişastadan zengin dane yemleri çok bir rasyonla beslenirse tam anlamıyla geviş getiremez, dolayısıyla tükürük salgılayamaz ve sodyum bikarbonat da üretemeyeceği için işkembe asiditesi nötr yani normalden asite döner, bunun sonucunda da halk arasında mide ekşimesi denilen asidozis adlı bir hastalık ortaya çıkar. Asidozis özellikle de gizli olanı çok tehlikeli bir hastalıktır ve süt ile süt yağı üretimini azaltarak çiğ sütün kalitesini düşürdüğü gibi ilerlemiş durumlarda ölümlere bile neden olabilir. Bu yüzden süt üreticileri eğer kaliteli bir süt ve buna bağlı olarak kar elde etmek istiyorlarsa mutlaka bu hastalığın oluşmaması için gerekli önlemleri almalıdır. Bu önlemlerin başında ise ineklere verilecek toplam karma yem içerisinde kaliteli kaba yemin daha fazla yer almasıdır. İşkembe aynı zamanda bir apartmanın kalorifer kazanına benzetilebilir. İşkembenin yeterli ölçüde çalışması ineğin metabolik faaliyetleri için gerekli olan enerjinin elde edilmesi bakımından da büyük önem taşır. Hayvan sahipleri özellikle işkembenin doluluğunu ve hareketlerini gözlemlemek ve geviş sayılarını hesaplamak suretiyle asidozis hastalığını kabaca tespit edebilirler. Ayrıca hayvanın sürekli ayakta durması ve gaitasının normalden farklı olması da hastalığı gösteren belirtiler arasındadır.

Süt sığırcılığında karlılığın artırılması bakımından diğer önemli bir organ da memelerdir. İneklerde dört bağımsız bölümden yani loptan oluşan meme alveol adı verilen odacıkların oluşturduğu üzüm salkımı biçiminde bir organdır. Alveollerde bulunan süt üreten hücreler her gün içlerinden geçen yüzlerce litre kanın yardımıyla bir süt sığırcılığı işletmesinin ana ürünü olan sütü üretirler.  Memeler genellikle uçlarında bulunan keratin bir tıpa ve büzücü kaslar sayesinde dışa kapalıdırlar. Dışarıya sadece emme ve sağım sırasında açılırlar. Memede hastalık yapan mikroplar sadece memenin dışa açık olduğu emme ve sağım sırasında içeriye girerler ve süt üreten hücreleri iltihaplandırarak mastitis adı verilen ve ineklerde yaygın olarak bulunan bir hastalığa yol açarlar. Mastitis eğer önlem alınmazsa kısa sürede memeleri körelterek süt üretimini durdurur. Başlangıç evresinde süt üretimi devam etse de üretilen süt bakteri ve ölü mikrop sayısının fazlalığı nedeniyle kullanılmaz. Her iki halde de işletme zarara uğrar. Memelerin hastalanmaması için en başta barınak ve sağım hijyenine dikkat etmek gerekir. İneklerin yattıkları yerdeki altlıklar kuru ve temiz olmazsa barındırdıkları mikroplar meme başına yerleşirler ve emme ya da sağım sırasında açılan meme ucundan içeriye girerek hastalığa neden olurlar. Sağım sırasında sağımcıların elleri mikropsuz, meme uçları kuru ve temiz ya da sağım makinesinin uçları hijyenik olmadığında çevredeki mikroplar meme içine girerek hastalık yaparlar. Mastitis hastalığına karşı alınacak önlemlere doğumdan önceki kuru dönemde başlanmalıdır. Kuru dönemde memeler süt üretmedikleri için dinlenirler ve bu arada süt üreten hücreler yenilenir. Ayrıca kuru dönemde memede süt olmayacağından içeriye verilecek koruyucu ilaçlar daha etkili olur. Bu sırada mastitis aşısını da ihmal etmemek gerekir. Doğumdan sonraki süt üretimi sırasında alınacak önlemler de büyük önem taşır. En başta ineklerin yattıkları yerlerin ve altlıkların kuru ve temiz olması gerekir. Sağım sırasında memeler kesinlikle yıkanmamalı, sıcak ve temiz bezlerle silindikten sonra kurulanmalıdır. Sağımdan önce meme uçları mikrop öldürücü bir sıvıya batırılarak dezenfekte edilmeli, sağımdan sonra ise meme uçlarını bir süreliğine kapatmak amacıyla koruyucu film oluşturacak bir sıvıya daldırılmalıdır. Özellikle sağım hijyenine çok dikkat edilmeli, sağımcıların ellerinin temiz, sağım makinesinin başlıklarının mikropsuz olmasına azami ölçüde dikkat edilmelidir.

Süt üretimi açısından üçüncü önemli organ ineğin rahmidir. Rahim buzağının uluştuğu, geliştiği, son şeklini aldığı bir organdır. Aynı zamanda salgıladığı bir hormon ile de gebeliğin devamını sağlar. Bir süt sığırcılığı işletmesinin karlılığı ve devamlılığı rahmin sağlıklı olmasına bağlıdır. Eğer rahim sağlıklı olmazsa inekler zamanında döl tutmadığı ya da yavru attığı için buzağılama aralıkları uzar ve bir inekten verimli hayatı boyunca alınacak buzağı sayısı azalacağından süt veriminde düşüşler görülür, dolayısıyla da karlılık olumsuz olarak etkilenir. İneklerde rahimi hastalandırarak döl tutmayı önleyen ve yavru atmaya neden olan çok sayıda bulaşıcı mikrobik hastalık mevcuttur. Bunların en yaygını ve tehlikelisi brusella hastalığıdır. Bu hastalık günümüzde Türkiye’de mevcut ineklerin yaklaşık yarısında görülmektedir. Hastalığın özelliği ineklerin döl tutmasını engellemesi ve gebeliğin ikinci yarısında yavru attırmasıdır. Böylece ineklerde karlılığı azaltmakta ve işletmenin sürekliliğini engellemektedir. Brusella başta olmak üzere ineklerde döl tutmayı önleyen ve yavru atmaya yol açan mikrobik hastalıklara karşı koruyucu aşılar mevcuttur. Bu aşıların buzağılıktan itibaren düzenli olarak yapılması son derece önemlidir. Rahim iltihapları da döl tutmayı engelleyerek buzağı verimini azaltan hastalıklardır. Bunlar, enfeksiyon hastalıkları sonucu oluşabildikleri gibi ahır hijyeninin kötü olmasından da kaynaklanırlar. Bu hastalıklara ineklerde özellikle doğumdan sonra sıkça rastlanır. Doğuma yapılan gereksiz müdahaleler ve doğum yapılan yerin kuru, temiz ve mikropsuz olmaması sonucu çevrede bulunan mikroplar rahime girerek iltihaplandırırlar. Bu hastalıkları önlemenin yolu döl tutmayı engelleyen hastalıklara karşı aşı uygulamaktır. Ayrıca doğum yapılan yerlerin ve ineklerin yattıkları durakların kuru, temiz ve mikropsuz olması çok önemlidir. Doğuma gereksiz müdahaleler yapılmamalı, güç doğumlarda mutlaka bir veteriner hekime başvurulmalıdır.

Görüleceği üzere yetiştiriciler alacakları basit önlemlerle süt üretimini, döl tutmayı ve buzağı verimini etkileyen hastalıkları önleyebilir ve karlılıklarını artırabilirler. Onun için “ Çaresiz “ değilsiniz, “Çare sizsiniz”