Öğrencilikte Suni Tohumlama dersimize girmişti ama bir grup arkadaş
son yarı yıl Almanya’ya gezi yaptığımızdan O’nun hara uygulamalarına
katılamamıştık

Fakülteyi bitirir bitirmez girdiğim Zootekni Kürsüsü Suni Tohumlama
Asistanlığı sınavını kazanıp gururla yanına gittiğimde, ” Hazım,
bilirsin seni çok severim, ama beni jürine almadıkları için seninle
ilgilenemeyeceğim, kusura bakma” demişti.

Soğuk geçen ilişkiler sürecinde bir gün ” Hazım, öğrencileri Hara’ya
uygulamaya götürüyorum, sen de benimle geleceksin ” deyince çocuklar
gibi sevinmiş ve O’nu ilk kez bu uygulamada yakından tanıma olanağı
bulmuştum.

Bir yıl süren Almanya görevimi bitirip işe başlama yazımı imzalatmak
için o zamanki Zootekni Kürsüsü Başkanı’nın odasına girdiğimde O’da
odada idi ve bana “Hazım, sen Almanya’da iken Suni Tohumlama Kürsüsü
kuruldu,  artık o kürsünün elemanısın, yazını getir ben imzalayacağım”
demiş ve ertesi gün beni yanına çağırarak ” senin doktora tezin
gecikti, hemen bir konu bulalım ve teze başla” diyerek kısa sürede
doktoramı tamamlatmıştı.

Otuz yaşında genç bir asistan olarak Veteriner Hekimler Derneği
Başkanı olunca tavsiyelerini almak için yanına gittiğimde ” oğlum,
mesleki görevler en az öğretim görevleri kadar kutsaldır, onun için
rahat çalış, mesai konusunu kafana takma ” demişti.

Birlikte olduğumuz bir hara uygulamasında sabah hala uyuyan
öğrencileri uyandırmak için odalarına girip karyolalarını sallarken
bir öğrencinin uyku sersemliği ile arkadaşı sanıp sarfettiği ağza
alınmayacak sözlere gülerek karşılık verecek kadar da hoşgörülü ve
alçak gönüllü idi.

Aynı hoşgörüyü çok sevdiği briç oyunu sırasında bir an masadan
kalkmasını fırsat bilip şaka yapmak adına  önüne 13 adet pik koyan
meslektaşına hiç bozuntuya vermeden ” siz de bir gün yaşlanacaksınız
efendim ” diyerek göstermişti.

Doçent olduğumda YÖK Ankara’ya kadro vermediği için Bursa’ya gitmek
zorunda olama çok üzülmüş ve beni vazgeçirmek için çaba sarfetmişti.

Türkiye’de ilk Dölerme ve Suni Tohumlama Kürsüsü’nü kurmak ve
öğretimini başlatmak O’na , O’nun nezaretinde ilk Suni Tohumlama
doktorası ve doçentliği de bana nasip olmuştu.

O gerçek bir bilim adamı idi. Koç spermasının dondurulması konusunda
Dünya’daki ilk çalışmaları İngiltere’de yapmış, biyoteknolojinin
esamesinin bile okunmadığı bir dönemde X ve Y kromozomunu taşıyan
spermleri elektroforez yöntemi ile ayırmayı başarmıştı.

O gerçek bir demokrat, vatansever, mesleksever, doğrultusunu hiç
değiştirmemiş  ilerici bir aydın idi. Ülkenin, üniversitenin, mesleğin
ve hayvancılığın sorunlarına her zaman ilgi duymuş, bu konularda
onlarca yazı yazmıştı. Ben de bugün bir şeyler yazmaya çalışıyorsam
O’nun bana öğrettiklerinin eseridir.

Türk Sanat Müziğini çok sever ve kendi çapında ud çalardı. Söylenen
bir söze hayret ettiğinde “ne diyorsunuz” deyişi her zaman
kulaklarımdadır. Nüktedan bir kişiliği vardı. Kürsüye on parmak
daktilo bildiği söylenen bir sekreter atanmıştı. Kısa sürede
sekreterin bırakın on parmak daktilo bilmeyi, iki parmağı ile bile
doğru dürüst yazamadığı anlaşıldı. Daktiloyu kürsüde çalışırken
öğrendi. Bir gün sekreterin yaptığı bir saygısızlığın ardından telefon
ettiği Dekana ” Sayın Dekan, acemi bir sekreter verdiniz, saçım da yok
ama berberliği benim kafamda öğrendi, lütfen bu hanımı alın” dediğini
dün gibi hatırlıyorum. Daha çok nükteleri ve anıları var ama yazmakla
bitmez.

Tüm akademik yaşamımı borçlu olduğum değerli hocam Pof.Dr.Afif
Sevinç’in vefatını maalesef bugün saat 11.00 de sevgili Adnan
Serpen’in gruba yazdığı mailinden öğrendim. Gerçekten büyük bir üzüntü
ve iç burukluğu içerisindeyim. Türk Veteriner Hekimliği gerçek anlamda
beyefendi olan büyük bir ferdini kaybetti. Keşke Hizmet Ödülü
yaşamının sonunda kendisine verilseydi. Belki de ileriki yıllarda
mesleğimize olan sayısız hizmetleri örgütlerimizce ödüllendirilir.

Babam öldüğünde kücücük bir çocuktum, acısını anlayamadım. Şu anda
babam ölmüş gibi acılar içerisindeyim.Değerli hocam Prof.Dr.Afif
Sevinç’e yüce Allah’tan rahmet, ailesine ve meslek camiamıza baş
sağlığı dilerim Nur içinde yatsın. 04/05/2010


Prof. Dr. Hazım GÖKÇEN