Dünyadaki insan ölümü nedenlerinin en başında yer alan kanser hastalığına yol açan etmenlerin ortaya çıkarılması ve kanserin tedavisi konusunda son yıllarda çok büyük paraların harcandığı projeler uygulanmaktadır. Ama ne yazıktır ki tüm bu çalışmalardan bugüne kadar çok başarılı sonuçlar alındığı söylenemez. Bir iki kanser türü dışında diğerlerinde sadece uygulanan terapi ile yaşama süresinin biraz daha uzatılması konusunda gelişmeler sağlanabilmiştir.
Karmaşık bir hastalık olan kanserin ortaya çıkması konusunda çok çeşitli teoriler bulunmaktadır. İlerleyen bilimsel çalışmalar her geçen gün bu konuda yeni bulgular ortaya koymaktadır.
Klasik tanımıyla kanser vücuttaki dokuları oluşturan hücrelerin kontrolsüz bir biçimde çoğalmaya başlaması ile ortaya çıkan genetik bir hastalık olarak değerlendirilmektedir. Buradaki genetik tanımı ailevi bir yatkınlıktan öte genlerde mutasyon da denilen değişikliklere bağlı kazanılmış işlev bozuklukları anlamındadır. Hücreler mükemmel işleyen bir düzen içerisinde büyür, çoğalır, çalışır ve ölürler. Bu işleyiş tümüyle genetik kontrol altında olmaktadır. İşte kanser hücrelerdeki bu kontrol düzeninin bozulması sonucu meydana gelir. Bu bozulma sonucu hücrelerde anarşi başlar, kontrolsüz bir biçimde büyür, çoğalır ama ölmezler. Kanserdeki en önemli olgu kanser hücrelerinin sınırsız çoğalma ve ölümsüzlük yeteneğine sahip olmalarıdır. Kanser hücreleri sürekli çoğalır, saldırgan hale gelir, beslenmeleri için kendisine damarlar açar, sonra da bulundukları yerden kopup lenf ve kan damarları yolu ile vücudun başka organlarına gidip oralarda koloniler kurarlar ve yaşayabilmek adına kendilerine yeni ortamlar hazırlarlar. Buralarda çeşitli hücre içi ve hücre dışı etmenlere bağlı olarak önce sınırsız çoğalma ve ölümsüzlük yeteneği ortaya çıkmakta sonra da kanser hücrelerinde oluşan mutasyonlar sonucu sadece bulundukları yerde değil daha uzak yerlerde de çoğalabilmeleri mümkün olabilmektedir. Kanserin diğer vücut organ ve dokularına yayılması anlamına gelen bu olguya metastaz adı verilir.
Kanser konusunda son yıllarda yeni oluşum mekanizmaları da ortaya çıkmıştır. Şimdiye dek onkoloji uzmanları kanseri hep doku hücrelerinin mutasyona uğrayıp kanserli hücreye dönüşmesi olarak tanımlamaktaydı. Ancak son yapılan bilimsel çalışmalar kanseri artık kontrolden çıkmış kök hücrelerin yol açtığı bir durum olarak kabul ediyor. Nitekim bu araştırmalarda tümörün yapısında kök hücreleri de bulunmuştur. Kök hücreleri sadece kök hücrelerinin bölünmesi sonucu oluşur. Bir kök hücresinin bölünmesi sonucu ortaya bir kök hücresi bir de doku hücresi çıkar. Eğer başta bölünen kök hücresi kontrolden çıkmışsa yeni doğan bu iki hücre de kanser hücresi olarak çalışmaya başlar.
Kanser konusunda diğer bir görüş de normal hücreler ile kanserli hücreler arasındaki solunum farklılığıdır. Normal hücreler metabolizmaları oksijene ihtiyaç duyar yani aerobiktir. Oysa kanser hücreleri oksijensiz yani aneorobik ortamda solunum yaparlar, yani oksijene ihtiyaç duymazlar. Kanserli hücreler mayalanma biçiminde metabolize olurlar ve normal hücrelere nazaran 8 kat daha fazla metabolizma kapasitesine sahiptirler. Buradan çıkan sonuç vücudun kanserli hücreleri besleyebilmesi için 8 kat daha fazla çalışmak zorunda kalmasıdır. Kanser hücreler beslenmeleri için yeterli ölçüde şeker bulamazlarsa vücut bunu karşılamak için proteinden şeker üretir ve kanser hücrelerini besler. Ama bu arada kendi açlık çeker ve zayıflar.
Vücuttaki her bir hücrede ailevi özellikleri geçiren 500.000 e yakın gen vardır. Bu genlerden 80-100 adedi onkogen yani kanser oluşturan gen, 10-20 adedi ise kanserden koruyucu ya da kanser baskılayıcı gendir. Kanser baskılayıcı ya da başka bir deyimle gardiyan genler kanser yapıcı onkogen genleri kontrol eder ve etkilerini göstermelerini engeller. Ancak; sigara, virus, radyasyon, tarım ilacı gibi kanserojen maddelerin uzun süreli etkileri sonucu gerek onkogenlerde ve gardiyan genlerde mutasyonlar oluşur. Onkogenler gardiyan genlerin mutasyona uğrayıp işlevlerini yapamaz duruma gelmeleri sonucu kontrolden çıkar ve anarşik bir biçimde çoğalmaya başlarlar. Gerçi vücudun genlerdeki bu bozuklukları tamir etme mekanizması vardır ama anılan bu kanserojen maddeler tamir mekanizmasını da etkisiz hale getirmektedir. Ayrıca dışarıdan alınan kimi vitamin, mineral ve iz elementlerde bu tamir mekanizmasına yani immun sistemin güçlenmesine destek olmaktadır. Vitamin ve mineraller glutasyon üretimini arttırır, glutasyon da hücre duvarlarını güçlendirerek serbest radikallerin hücre içerisine girerek genleri mutasyona uğratmalarını engeller.
Herkesin vücudunda kanser hücresi vardır. Bu kanser hücreleri birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Bir kişinin hayatı buyunca 6-10 kez kanser hücresi oluşabilir. Kişinin immun sistemi güçlü ise kanser hücreleri yok edilir. Kanserin en önemli nedeni çoklu beslenme eksikliğidir. Kemoterapi ve radyoterapi hem kanser hücrelerini hem de normal hücreleri öldürür. Kemoterapide saçların dökülmesi bundandır. Kanser hücreleri asidik ortamda gelişir. Şeker, sofra tuzu, sütün mukusu ve et asidiktir. Sebze ve meyveler, kepekli tahıllı ekmek , baklagiller vücudu alkalik tutar. Pet sişe çok sıcakta ve çok soğukta kalırsa dioksin suya geçer ve göğüs kanseri yapar. Olumlu bir ruh hali,.lactril(buğday şırası), elma, kaysı, badem, kaysı çekirdeği kansere karşı.etkin araçlardır.

Kanser Nedenleri

– Çoklu Beslenme Bozuklukları
– Sigara
– Viruslar
– Şişmanlık
– Gıda Katkıları(nitrat, nitrit)
– Hava kirliği, egzos dumanı, karbon monoksit(C0), karbon dioksit(CO2), kükürt (S)
– Güneş ışığı
– Alkol
– Endüstriyel atıklar ve ağır metaller (kurşun, nikel, kadmiyum, arsenik, aspartam)
– Radyasyon
– Parazitler
– Tarım ilaçları
Kanser Belirtileri

– Vücutta ele gelen şişlik, sertlik
– Ses kısıklığı, nedeni belirsiz öksürük
– Göğüs ağrısı
– Yutma güçlüğü
– Sindirim bozukluğu
– Kol ve omuz ağrısı
– Kemik ağrısı
– Kilo kaybı, ani zayıflama
– Ben ve siğillerde görülen anormal değişimler, koyulaşma
– İştahsızlık
– Baş ağrısı
– Sarılık
– İyileşmeyen yaralar
– Dışkılama düzeninde değişiklik, ishal veya kabızlık
– Vücut deliklerinden kan veya anormal sıvı gelmesi, makat ve rahim kanaması ya da akıntısı
Bu belirtilerden biri veya bir kaçı iki haftadan fazla devam ederse ve ailede kanserli hasta varsa hemen hiç vakit kaybetmeden bir onkoloji uzmanına başvurmak gerekir.

Kanser Taraması

– Genel Muayene
– Akciğer grafisi
– Abdominal ultrasonografi
– Meme ultrasonografisi (mamografi)
– Tam kan tahlili
– Tam idrar tahlili
– CEA (Carsino Embriyolojik Antijen) tahlili
– Vaginal smear muayenesi
– Gastroskopi, retroskopi
– Dışkıda gizli kan tahlili
– Erkekte PSA (Prostat Spesifik Antijen) tahlili
– CT- Bilgisayarlı Tomografi
– MR- Manyetik Rezonans
– Biyopsi
– CA-15-13 Kanser Markerleri birer proteindir ve kanserli insanlarda miktarı artar.

Tedavi Yöntemleri

– Cerrahi girişim
– Işın (radyasyon) tedavisi ( radyoterapi )
– İlaç Tedavisi ( kemoterapi )
– Alternatif Tıp